Alex’le 6. dakikada kaçan bir gol vardı. Onun gibi yetenekleri olan bir oyuncunun bu golü kaçırmaması gerekiyordu. Ardından Sow’un bir kafa şutu yandan dışarı gitti. Sonrasında Fenerbahçe takım olarak, maçın başından son dakikasına kadar hiçbir varlık gösteremedi. İkinci yarı Fener kale çizgisinin üzerinden Uche’nin akıllara durgunluk verircesine kaçırdığı bir gol pozisyonu vardı. Aynı Uche’nin bir şutu direkten dışarı gitti; Adem’inki ise Fener kale direklerinin çatalından geri döndü. Kasımpaşa bu dakikalarda direklere takılırken Fenerbahçe’yi de ilahlar koruyordu...
Uche’nin attığı ilk gol, tüm Kasımpaşa takımının emeğinin karşılığıydı. Bu goldeki asisti yapan Hüseyin’in de katkısı çok büyüktü. Daha sonrasında aynı Hüseyin attığı ikinci Kasımpaşa golüyle galibiyeti taçlandıran oldu.
İlk yarı boyunca Fenerbahçe’nin hiçbir yaratıcı gücü olmadığını, sadece Alex’in bireysel yeteneğine yaslandığını gören Kasımpaşa, ikinci yarıdaki akıllı oyunuyla galibiyeti resmen hak etti.
Fenerbahçe nasıl bir oyun kurgusu içinde ki; bu kadar aciz kalıyor rakibi karşısında. İki pas yapmaktan yoksunlar. Hücumda çoğalamıyorlar. Savunmada daha fazla olduklarında kalelerinde kolay gol pozisyonu veriyorlar. Orta sahası ağır aksak değil; Topal’a teslim olmuş. Böylesine bir takım oyunu kaleci Volkan’ı çaresizlik içinde bırakıyorsa, kusura bakmasın Aykut kardeşim üzülerek söylüyorum; gerisini tribünlere bırakıyorum.
Fenerbahçe birkaç gün sonra UEFA Kupası’nda boy gösterecek. Bu futbolla mı?.. Futbolcuların hepsi 35-40 yaş arasındaki veteranlar topluluğu görüntüsünde. Yazık oluyor Fener formasına. Biz hala, beklentiler içerisinde, “Bugün iyi oynar. Yarın iyi oynar. Şöyle maç kazanır” diye umutlanalım.
Takım, takım olmaktan çıkmış Fenerbahçe’de. Kim kimin arkasında duruyor?
Ben bugün arkada duranları değil, bu takımı bundan önce yere sağlam basarak gönüllere taht kurduran Fenerbahçeliler’i alkışlarım.
“Yeter artık yeter” diyorum! Ne olacaksa olsun ama Fener seyircisine bu kadar kahır mektupları okutulmasın.