Yıllar önce hayatımın en özel yolculuklarından birini yaptım. Geceleri otele dönüşen bir otobüste uyuyarak, gündüzleri nehir ve göllerde yüzerek, rafting veya çamur banyosu yapıp ulusal parklarda yürüyerek, geceyarısı Niagara Şelalesi veya Şikago’yu görerek, 10 günde San Fransisco’dan Boston’a ulaştım.
Yeni yıla çok az zaman kaldı. Çoğunuz yılbaşı gecesi için planlarınızı çoktan yaptınız. Kimi ailesiyle ekran karşısında geçirecek yılın son gecesini, kimi ise dostlarıyla eğlence yerlerine gidecek. Bazıları da yeni yılı dünyanın çeşitli yerlerinde karşılamak için soluğu havaalanında alacak. Her nasıl girerseniz girin yeni yıla, bolluk, bereket ve sağlık sizlerle olsun. Bu satırları yazarken birden çok eskilere gittim. 1996 yılını 97’ye bağlayan gece Boston’un kuzeyinde, ormanlık bir bölgedeki bir eğitim merkezinde, 10 günlük sessiz meditasyon kursundaydım. Hiçbir kutlama yapmadığımız halde hayatımın en unutulmaz yılbaşı gecesiydi diyebilirim. O yıl benim için pek çok ‘ilk’in yılıydı. ABD’li arkadaşım Sheira’nın arabasıyla Boston’dan çıkıp üç haftada, geze geze Kaliforniya’ya varmıştık. Çoğu geceyi kamp alanlarında, küçük bir çadırda geçmiş, ulusal parklarda yürümüş, minik kamp ocağımızda yemekler pişirmiş, badireler atlatmış ancak tam 16 eyaletten geçmiş, binlerce kilometre yol yapmıştık. Kaliforniya’ya vardığımızda vedalaştık. Sheira çalışacağı yaz kampına gitti, bense bir ay gönüllü olarak çalışacağım çiftliğin yolunu tuttum. San Fransisco’ya iki saat uzaklıktaki bir aile çiftliğinde hayatımın en özel tecrübelerinden birini yaşadıktan sonra Boston’a dönerken yine bir başka, dostlarım ve aileme göre, çılgınlığa soyunacaktım.
Green Tortoise, yani Yeşil Tosbağa, 1974 yılında Gardner Kent tarafından San Fransisco’da kurulmuş. Şirketin en büyük özelliklerinden biri otobüsleri. Çürüğe çıkmış otobüsleri uygun fiyata alıp (ki aralarında 1950’lerden kalma otobüsler de var) elden geçiriyorlar. İçi gündüz otobüs, gece yatakhaneye dönüşecek şekilde tasarlanıyor. Otobüste ranza bile var. Valizler koltukların altına yerleştiriliyor, yiyeceklerin konduğu bir buzdolabı ve tabii yepyeni bir motorla uzun yolculuklara hazır hale getiriliyor. Yeşile boyanınca iyice kaplumbağaya benzeyen sevimli otobüsümüzde benimle birlikte 32 kişi vardı. Çoğunluk 30 yaşın altındaydı ama 50’li yaşlarda yolcular da aramızdaydı. İskoç Jenny, 14 yaşındaki kızı Naomi ile katılmıştı geziye. Jenny ve Naomi, ABD’ye ayak bastıktan hemen sonra aynı firmanın başka bir otobüsüyle New York’tan San Fransisco’ya gelmişti. 10 erkeğe karşı 22 kadındık. ABD’lilerin dışında İngiliz, İskoç, İzlandalı, Hollandalı, Japon ve ve bir Hintli vardı. Tahmin edersiniz ki gruptaki tek Türk bendim. 26 Temmuz 1996 cuma akşamı 10.30’da, San Fransisco’da başlayan yolculuğumuz 5 Ağustos’ta Boston’da sona erecekti ve biz bu yolculuk sırasında Nevada, Idaho, Wyoming, Montana, South Dakota, Minnesota, Wisconsin, Illinois, Indiana, Ohio, Pennsylvania, New York ve Connecticutt eyaletlerini geçip Boston’da birbirimizden ayrılacaktık. 32 yabancı artı iki şoför olarak başladığımız yolculukta 10 gün aynı çatı altında uyuyacak, birlikte kahvaltılar, yemekler hazırlayacak, ciddi kazalar atlatacak ancak sonunda sadece on gün değil, belki on yaş büyümüş olarak birbirimize veda edecektik.
YEMEK YAPAN BULAŞIĞA KARIŞMAZ
İlk akşam yola çıktıktan kısa süre sonra gıda alışverişi için durmuş, buzdolabımızı doldurduktan sonra uyku pozisyonuna geçmiştik. İlk sabah şunları not etmişim günlüğüme: “Sabah 7 gibi uyandığımda hava iyice aydınlanmıştı. Nevada’da idik. Kahvaltımızı Piramid Gölü kıyısında yapacağımızı söylemişti şöförlerimiz Ted ve Michael. Kısa bir süre sonra kahvaltı noktamıza vardık, otobüsün tepesinden masa, ocak, tüp, tabak, çatal gibi malzemeler indirildi. Nefis bir meyve salatasının yanına yumurtalı ekmek kızarttık, çay ve kahve hazırladık. Yemek yapımına katkıda bulunmayanlar bulaşıkları yıkadıktan sonra malzemeleri yerleştirip yola çıktık. Kısa bir süre sonra yüzme molası verecektik. Ege’nin masmavi denizine alışkın biri için bulanık bir nehirde yüzmenin pek heyecanı yoktu elbet.”
O gün yola çıkmadan önce şoförümüz Ted, radyatörü kontrol ederken karnını yakınca programı değiştirip hastaneye gittik. Yemek yapmak yerine bir restoranda durup karnımızı doyurduk. O gece Nevada’yı arkamızda bırakıp Idaho’ya, ABD’nin patates eyaletine geçtik. Dümdüz bir yol, uçsuz bucaksız tarım arazileri. Sabah moladan bir süre sonra yine güzel manzaralı bir yerde durduk, bagel (Amerikan simidi), krem peynir, domates, meyve, çay ve kahveden oluşan kahvaltımızı yapıp rafting yapacağımız yere gittik. İlk defa rafting yapacağım için pek heyecanlıydım. Muhteşem bir manzaraya karşı kürek çekmek, suda heyecanı tatmak ve kahkahalarla gülmek... Gezimiz çok keyifli geçiyordu. Daha neler yaşayacaktık neler, Şikago’da gece hayatı, Dakota’da, Kızılderili bölgesinde olaylı bir kamp, dünyanın ilk ulusal parkına yapacağımız ziyaret, patladığında 30 metreye kadar su fışkırtan gayzerler ve herbiri başka bir ortamda yenen nefis yemekler. İşte bunların tamamını izninizle önümüzdeki hafta anlatacağım.