14 Mayıs seçimlerine Ak Parti listelerinden girecek olan Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) tartışmalara neden oldu. Millet İttifakı'nın şeffaf hale getiremediği HDP ile ilişkisi ise tepki çekmekte.
HÜDA-PAR hareketinin asla uyuşmayacağım görüşleri var ancak bu durum kendilerini demokratik zeminde ifade etmeleri için önemli bir fırsat. Terörle arasına mesafe koymuş her siyasi hareketin ifade hürriyeti içinde var olması demokrasimiz için önemli. Partinin demokratik sistem içinde kendini ifade edebilmesi ise başlı başına anlamlı.
HDP için aynı hoşgörüyü gösteremiyoruz çünkü parti yöneticilerinin terör örgütüne verdikleri destek zaten çok açık. Bu durumu inkâr etmedikleri gibi CHP'yi dönüştürecek kadar da uluslararası bir desteğe sahipler.
Dünyadaki ayrılıkçı hareketlerin siyasi kanadı güçlüdür ve merkez komitesi siyasi elitlerinden oluşur. Silahlı gruplar ise siyasi komitenin altında hareket ederler. PKK hareketi bir cinayet örgütü olarak kurulmuş ve politika üretmeye asla izin vermemişti. HDP ve öncesindeki parti çalışmalarını izlediğimizde Öcalan'ın tahakkümü altında kalmış zavallı politik figürler görürüz.
Türk demokrasisi farklı eğilimleri siyaset temelinde tutabildiği ölçüde başarılı olacaktır. Kılıçdaroğlu seçimi kazanmak için büyük bir risk almış ve HDP ile başlangıcı 2015'i bulan bir süreç yürütmüştür. Altılı Masa'nın adayı Kılıçdaroğlu, HDP'yi siyasi zemine çekebilecek bir liderlik yapabilseydi, HDP yöneticilerinin terör örgütünü ve hedeflerini yücelten ifadelerini terk etmesi gerekirdi. HDP yöneticileri bırakın susmayı daha sert çıkışlarla Kılıçdaroğlu üzerinde güç gösterisi yapmaktalar.
Türk devletinin Devlet Ana misyonu üstlendiği ve özellikle kültürel haklar konusunda talepleri yerine getirdiği bir süreçte İmralı-Kandil-HDP üçgeninin bu gelişmeleri görmezden gelip ayrılıkçı taleplerle söylem geliştirmesi CHP'yi zehirlemekte.
HDP'li siyasetçilerin Yeşil Sol Parti listelerinden girmeleri ise bir aldatmaca. Bir yandan "Partimiz AYM tarafından kapatılabilir" mesajı verirken aslında seçmen tabanını altına asla imza atmayacakları bir politika belgesine alıştırma gayretindeler.
Yeşil Sol Parti, küresel bir hareket ve kontrol merkezi belli. Partinin internet sayfasında ( https://yesilsolparti.org/programatik-metin/ ) karşımıza çıkan program İklim ve Çevre gibi hepimizin sıcak baktığı bir girizgâha sahip ancak ilerleyen kısımlarda Suriye, Libya gibi meseleler karşısında HDP ile aynı söylemlere sahip olduklarını görüyoruz.
Türkiye'nin reddettiği ve milletimize atılan en büyük iftiralardan biri olan "Ermeni Soykırımı" geçmişle hesaplaşmak ve yüzleşmek gayesiyle özellikle yerleştirilmiş programa. Almanya'nın "Bakın yalnız değiliz başka ülkeler de genosite yaptı zaten" tezini pazarlayan satırlar Yeşil Sol ve HDP'nin Millet İttifakı'na hediye ettiği önemli misyonu ifade ediyor.
Yeşil Sol Parti, nükleer santral, HES, barajlar, tüneller gibi gelişmekte olan bir ülkenin ihtiyaçlarına karşı çıkıyor. Almanya'yı ABD'nin LNG'sine muhtaç eden Yeşiller Hareketi bizdeki şubesiyle Türkiye'nin temel ihtiyacı olan enerji sorununa da dinamit koyuyor.
Yeşil Sol Parti, programında eşcinsel evliliklerin yasallaşması, vatandaşlığın aile üzerinden değil birey üzerinden tanımlanması gibi konulara özellikle vurgu yapıyor.
HDP'nin Kürt siyasi hareketini getirdiği nokta işte bu. Sahada nasıl bir karşılık bulacak merak ediyoruz ancak masada aylarca mutabakat metni hazırlayan Davutoğlu-Babacan-Karamollaoğlu üçlüsü bir yana mutfaktan mütevazı mesajlar veren Kılıçdaroğlu iyice okusun Yeşil Sol Parti'yi.
Kimse kızmasın Yeşil Sol Parti'nin talepleri özgürlük talepleri değil küresel sistemin dayatmasıdır. Gelişmekte olan ülkelerin barajlara ve nükleer santrallere ihtiyacı vardır. Eşcinsel evlilikleri ise ne cami cemaati ne de cem evi cemaati kabul etmez. Kaldı ki ülkemizin ekalliyetleri de bu meselelerde hassastır ve aile kurumunu savunmaktadır.
Soğuk Savaş sonrası bizim solcularımız Kızıldan Yeşile geçti çaresizlik içinde. Hiç düşünmeden, üretmeden Avrupai akımlara kapıldılar. Şimdi kapitalizmin yeşerttiği sol görünümlü bu akımları Kürtler üzerinden meclise taşımaya çalışıyorlar.
Yukarıdaki vahim tabloya rağmen, Diyarbakır Annelerinden Ayşegül Biçer siyasete girmeye karar vermiş. Kaçırılan oğlunu örgütün elinden alan bu aslan yürekli kadın tarihe geçecek bir cesaret gösterdi. Aylarca mücadele etti ve yavrusunu terör örgütünden kopardı. Bu hikâyeye aylarca bizzat tanık oldum. Onun azmi ve kararlılığı Türkiye'nin vatansever güçlü kadınlarının hikayesidir. Cesaretin hiç sönmesin Ayşegül Biçer...