Bugünkü yazımda biraz potpori yapacağım. Bazen bayat konulara bir sayfayı harcamak kalemin sitemine denk getiriyor insanı. İstanbul'daki tatil valizi çeyizlik bölümünden 96 parça kâğıt bardak takımı çıkarmıştı, bir görseniz nasıl sevinçliydiler. Hizmete o kadar açlar ki en ufak kırıntının başına üşüşüyorlar.
Bir tanesi de Mezarlık Bidonuna serenat yapıyordu. Yıllarca bir kesimin insanını iradesinden dolayı "Bidon kafa" diye yaftalayan güveler, şimdi mezarlık bidonuna şiir yazıyor. Başlık öneriyorum "Yeşil Başlı Gövel İbrik".
Hatırlayalım, beyin hücreleri beyin boşluğuna yenildiği için, sadır olan zekâ cücüğüyle gazeteciliğini kombinleyen biri. Mezarlıkta ibrik görmenin zafer sarhoşluğuyla şiir yazdı. Zafere o kadar susamışlar ki bağışıklıklarını bidonla güçlendirmeye çalışıyorlar. Yeşil ibrik gören adam, İBB'nin misafir odası müdavimine çok dramatik bir şekilde uzun uzun teşekkür etti.
Buradan neyi anlıyoruz.
Ne yapmadığınızın farkında oluşunuz, yaptıklarınıza kahkahalarla gülüyor aslında.
İzmir'i gördünüz değil mi? Değişen tek şey su tankerinin arkasına dizilen kap kacak şekli. Bidondan damacanaya geçiş büyük devrim. Beyaz turşu bidonlarından su bekleme çilesini alıp damacanaya tevdi eden büyük sol.
İki türlü yıldızları seyredebilirsin biri göğe bakınca, diğeri de kafaya saksı düşünce demiştim. Şu sıralar saksı darbesi sonucunda gündüz vakti yıldız sayanlar taarruzundayız kabul.
Saçındaki maşayı çıkarıp eline alan yürüyen kısır tabağı teyzelerin genetik fanatizmi. Elektrikler gitse jeneratör olarak bile devreye giremeyecekleri bize aydın diye yutturan işporta abajurudur bu parti.
Bir kilo muhallebi versen heykel yapıp buzluğa atacakların ufku kadardır bu parti. Üzerine olmayacak elbiseleri deneyip kabinden çıkmaya yüzü olmayanların halkın içine nasıl çıktıkları sorusuyla nakavt.
Bunların bir hikâyesi yok, hikâyede var olan giriş gelişme sonuç bölümleri, bunlar da giriş, gelişememe, gelişmiş olanı durdur hıncından mütevellit. Sosyal medya cazgırlığı yaparak kendilerini muhalif gösteren aydın takımından baharat takımı bile olmaz. Tâbiri caizdir.
Şimdi malumunuz gelinliklerde bile kuyruklu modeller demode sandıklarda gün öldürürken kuyruk modelli İzmir, şu sıralar Tunç beyin eskimeyen kreasyonu. Retrospektif sızımız kuyruklu İzmir. Aramızda, İstanbul'da 80 kuşağı olup su tankerine güğüm taşıyan çocukluk hatırası olmayan yoktur. İçi turşu kokan bidonların suyla vuslatını izlediğim çocukluk.
O zamanlarda sinek ilacı sıkan arabalar vardı evet ama savunmada kalan sinekler yüzümüzü gözümüzü yemede öğün atlamıyordu. Düşünen ama kaşınan bir çocukluk geçirdiğim doğrudur. Ardından güğümleri, kovaları birlik olmaya çağıran su tankeri gelir, zincirleme bidon tamlaması oluşur, anneler boş buldukları ne varsa su tankerine doğru yuvarlamaya başlardı. Sokağın bitiminde fazla boş bulunan aylak herifleri bile tankere doğru yuvarlamışlardır belki.
Bakın nostaljik sunumlu yöresel tatlar gibi gelmesin size bu yazdıklarım. Çile, zamanında yaşandıktan çok sonra çekicidir o hesap. Kuyruğun tarihçesi bizim çocukluğumuzdan değil annelerimizin çocukluğundan başlıyor bu arada.
Yıl 1977, iktidarda CHP var. Deniz Baykal da Enerji Bakanı. Türkiye benzin, et, tüp gaz ve margarin kuyruğuyla akraba olmuş. Az sulu süt kuyruğu da günün sürprizi. Vatandaş, süt, gaz, pasaport, yağ hatta nefes almak için kuyruğa giriyormuş neredeyse anneler kızlarını evden değil, kuyruktan gelin verecekler o derece. O zamanların gazetelerinden bir manşet
"Haydarpaşa Gar'ını ilk defa yolcular değil, yağ almak isteyenler doldurdu."
"Karneler dağıtıldı ama benzin yok!" "Benzin olmadığı için otobüsler şişeye basılmış biber gibi, iğne atsan üç adam kafasını birbirine diker öyle kalabalık. Hoş bu Türkiye'nin kuyruk acısı gibi oldu. İstanbul'un kuyruk dağıtıcısı Nurettin Sözen. Adam bu isimle başkanlık değil solistlik yapsaymış en azından daha iyi anılırdı diye düşünüyorum.
O kadar zavallısınız ki size renk renk desen desen acımaktan vicdan pertiyim. Eski Türkiye'nin çöp poşetleri bile sizden daha dik duruyor diyeceğim bir durum. Hatırlayın, Nurettin Sözen'in Ümraniye çöplüğüne dair özlemini duyunca irkilmiştik. Dumanı üstünde bir aforizma çakalım. Kimi insanlar eski fikirleri kimileri de eski çöpleri karıştırır. O zamanlar seçim promosyonu olarak burun mandalı dağıtıp insanları çöp kokusundan kurtarsaydınız zekanızın henüz ecele teslim olmadığına inanırdık.
Sabah kahvaltısını egzoz dumanına bandırarak yemek zorunda kalan İstanbullular sizin özlediklerinizi özlüyor mu bir sormak lazım diye düşünürkeeeenn. Bir de gördük ki özlemişler.
Ses İzmir'den geldi. Tısss.. Bu ses aslında iyi aranje edilse üzerine beste yapılır. İcraatsizliğin sessizliği tıss sesine tekabül ediyor.
Diyorum ki Wc terliği bile olsa oy veririz diyen kitle için aday çıtasını yeşil başlı gövel ibriğe mi indirseniz, malum su her şeydir; imaj hiçbir şey.