İsrafa karşıyım.
Hele de tüketim için tüketim zihniyetinin baş düşmanıyım.
Kapitalizm bir bakıma da tüketim için tüketim demektir.
Zaten ben de emperyalizm karşıtı olduğum kadar kapitalizm karşıtıyım.
Bana göre, ihtiyaçlar için tüketim olmalıdır.
İhtiyaç fazlası tüketim olmamalıdır.
Oysa kapitalizm tüketimi azdırdıkça azdırır.
İhtiyaç olsun olmasın, insanların daha fazla tüketmeleri için akıl çelici yöntemler kullanır.
Kısacası, kapitalizm israftır.
Dedim ya, israfa karşıyım.
Gösteriş, şatafat için tüketim yapılmasına, para harcanmasına karşıyım.
Hele de Ramazan ayında yapılan israfı, gösterişi, şatafatı affedilmez bir vicdansızlık sayarım.
Müslüman aleminin çoğunluğu yoksulken, başta Afrika’da olmak üzere insanlar açlıktan kırılırken, beş yıldızlı otellerde gösterişli, şatafatlı, pahalı iftar sofralarının kurulması ve de haddi hesabı olmayan israflar yapılması fevkalade üzer beni.
Beş yıldızlı otel iftarlarında, pahalı iftar sofralarında yapılan israfla kaç yoksul, aç doyar diye derin derin düşündürür beni.
Ancak süslüman dediklerim süsten, gösterişten, şatafattan, israftan Ramazan ayında bile vazgeçmez.
Ramazan ayında bile mütevazı yaşamak istemez.
Kapitalizmin israfı, gösterişi, şatafatı adeta kutsayan tüketim için tüketim anlayışı öylesine ruhlarına işlemiştir bu süslümanların!
İşte bu süslümanların iftar açtıkları beş yıldızlı otellerdeki pahalı iftar sofralarına bir tepki olarak, 2011 yılında isim babalığını yaptığım mütevazı sokak sofraları kuruldu.
“Bu mütevazı sokak sofralarının ismi Yeryüzü Sofraları olsun” demiştim; öyle de oldu.
İsim, fikir babalığını yaptığım Yeryüzü Sofraları 2013’ten itibaren ise dünya alemce bilinip tanınıyor.
Ve 2013’ten beri her Ramazan ayında dünyanın değişik yerlerindeki sokaklarda da Yeryüzü Sofraları adını verdiğim mütevazı iftar sofraları kuruluyor.
Yeryüzü Sofraları öylesine etkili oldu ki, mesela Cumhuriyet gazetesi 92 yıllık tarihinde ilk kez bir Ramazan sayfası yaptı ve bu Ramazan sayfasının adını Yeryüzü Sofraları olarak belirledi.
Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni de “Ramazan sayfamızın adını, Yeryüzü Sofralarının isim babası, fikir babası değerli yazar, düşünür Lütfü Oflaz’a borçluyuz” diye başlayan bir yazı yazdı.
Evet, bana göre iftar sofraları Yeryüzü Sofraları gibi olmalı.
İftar sofraları mütevazı sofralar olmalı.
İftar sofralarında israfın, gösterişin, şatafatın yeri olmamalı.
İftar sofraları israf değil insaf sofraları olmalı.
İftar sofralarında insaf dışı tüketim bulunmamalı.
Dünyada da israfı değil insafı esas alan bir nizam kurulmalı.
Cüzdanı değil vicdanı esas alan bir düzen kurulmalı.
İşte o zaman dünyamız yeryüzü cenneti olmaz mı?
Düşlediğim yeryüzü cennetinde vicdansızlığa, merhametsizliğe, adaletsizliğe, eşitsizliğe yer yok.
Yeryüzü cennetinde hiç kimsenin hiç kimseye üstünlüğü yok.
Yeryüzü cennetinde “Altta kalanın canı çıksın; paran yoksa öl” şeklindeki zihniyete yer yok.
Yeryüzü cennetinde birinin yiyip birinin bakmasına yer yok.
Yeryüzü cennetinde komşusu açken tok yatmaya yer yok.
Yeryüzü cennetinde paylaşmak, dayanışmak, yardımlaşmak esas.
“Sen de olanı paylaş, insanlaş” dediğim bir zihniyet esas.
Yeryüzü cennetinde “Hep bana” diyen bir bencillik değil, toplumculuk esas.
Yeryüzü cennetinde becerin kadar üretmek, ihtiyacın kadar tüketmek esas.
Yeryüzü cennetinde ozon tabakasını delen, buzulları eriten, yağmur ormanlarına zarar veren vahşi kapitalist üretim tarzı olmayacak.
Aşırı tüketimi pompalayan bir üretim tarzının yerini, ihtiyaçları karşılayacak bir üretim tarzı alacak.
Doğayı katledecek kadar insafsız vahşi kapitalist üretim tarzı son bulacak.
Üretimde de tüketimde de ölçü israf değil, insaf olacak.
İnsanlığı yönlendiren ölçü cüzdan değil vicdan olacak.
Bunlar olursa, yeryüzü cennet olmaz mı?