Bizde içerdeki siyasi atmosferle dış politika gündemini ayırmak neredeyse imkânsız. Çünkü siyasi partilerimiz dış politika perspektiflerine göre ayrışmış durumda.
2014 yerel seçimleri, 2018 genel seçimleri, 2019 yerel seçimleri ve nihayet 2023 genel seçimleri siyasi partilerimiz arasında ittifakların yahut kamplaşmaların görünür olduğu bir dönemde gerçekleşti.
Toplumsal desteğini artıramayan CHP, HDP ile hemen her seçimde gizli nikâh kıydı. Bu süreç CHP'nin HDP'yi demokratik siyasette tutma çabasından ziyade AB'de etkili aktörlerin HDP üzerinden CHP'yi dönüştürme projesiydi.
İYİ Parti'nin MHP'yi parçalama hikayesi iç siyasetteki ayrışmayla değil dış politika eğilimleriyle incelenmeli.
AK Parti'den ayrılan Ali Babacan'ın ve Davutoğlu'nun kurdukları kadrolarla partileşmelerinin asıl sebebi Erdoğan'ın 2016'ya giderken politikalarını güncellemesiydi. ABD ve AB'nin hemen her meselede (Suriye, göçmen sorunu vs.) Ankara'yı oyalayan tutumlarına Erdoğan itiraz ediyordu.
Avrupa tipi aşırı sağcı söylemi ülkemize taşıyan Ümit Özdağ gibi aktörlerin varoluş sebebi de Türk dış politikasını tek kutuplu dünyaya bağlamak içindi. MHP'nin kapsayıcı milliyetçiliğine karşı Fransız, İtalyan usulü bir yabancı karşıtlığı mutlaka prim yapacaktı.
HDP'nin Yeşil Sol Parti amblemiyle seçime girmesi ve Kılıçdaroğlu'na destek vermesi de bir dış politika ittifakıydı. Alman Yeşiller Partisi'nin misyonunu Türkiye'ye taşıyan bu hareket dindar Kürtlerin tepkisini çekmişti. Şimdilerde DEM adını alan parti "kent uzlaşısı" modeli ile belediye meclis üyelikleri koparmanın peşinde.
İttifaklar, bloklaşmalar abartılı bir tabirle kutuplaşmalar toplumsal zeminde karşılık bulmadı. Millet İttifakı her şeyin birbirine girdiği bir kaos tablosuna benzedi. 28 Mayıs'a doğru Kılıçdaroğlu'nun heybesinde yelpazenin her tonu yer bulmuştu. Bu görece başarı bir sonuç alamadı ancak dikkatle incelendiğinde Batı kampına yaslanan siyasetçiler Kılıçdaroğlu'nun kanatları altında toplanmıştı.
Şimdi Devlet Bahçeli'nin Erdoğan'ı bir kez daha Cumhurbaşkanlığında görmek isteyen hitabı gündemde. Devlet Bahçeli bölgemizde yaşananlar ve küresel gerilimler karşısında güçlü liderliğin önemine vurgu yapıyor.
MHP Genel Başkanı'nın parti kurultayındaki çağrısı, şüphesiz çok kutuplu dünyada Ankara'nın yaşayacağı zorluklar ve riskler öngörülerek söylenmiştir. Türk dış politikasının mevcut küresel çatışmada dengeli, proaktif ve ulusal çıkarları önceleyen duruşu ancak gücünü milletten alan bir liderle muhafaza edilebilir.
Cumhur İttifakı'nın hangi koşullarda doğduğunu, hangi sosyolojik zemine yaslandığını ve küresel tehditler karşısında hangi riskleri bertaraf ettiğini anlamayan aktif politikacılar ve medya mensupları var ne yazık ki.
Yerel seçime giderken Cumhurbaşkanı Erdoğan bir yandan sahada miting yaparken bir yandan da Gazze, Irak, Suriye, Ukrayna gündemi ile meşgul. Yerel seçimle doğrudan ilgisi olmasa da seçmen ekonomik koşulların etkisi altında. Ekonomi yönetimi umut veren politikalarını izah etmeli ve topluma güven vermeli.