Anayasa Mahkemesi, ünlü ‘casusluk davası’nda 5 tutuklu sanığın daha tahliyesi yönünde karar verdi, 38 kişi hakkındaki yakalama kararı da kaldırıldı.
Sıradan bir haber gibi duruyor bu cümle...
Ama karara baktığınızda aslında şöyle diyor:
1- Hukuki bir yargılama yapılmadı...
2- Tutuklananları bırakın, aramaları iptal edin.
3- Yargılamayı yeni bir mahkeme yeniden yapsın.
4- Böylece eski mahkemenin, dolayısıyla savcılık ve kolluğun (polis) hata mı kumpas mı yaptığı ortaya çıkarılsın.
Balyoz’da da böyle olmuştu, diğerlerinde de benzer kararların çıkacağını söylemek mümkün.
Esasen 17 Aralık öncesine kadar yapılmış tüm yargılamaların elden geçirilmesi gerekiyor.
O davalara Türkiye’nin ‘arınma davaları’ diye baktık.
Ancak görülüyor ki Türkiye o davalarla hiçbir şeyden arınmamış.
Aksine kir iyice yayılmış...
***
Kolay değil.
At izi it izine karışmış; mahalle karakolunun gediklisi haline gelmiş 40 yıllık ‘cepçi’ bile kendini ‘kumpas’la savunmaya başlamış...
Ama Türkiye ‘yeni Türkiye’ olacaksa bunları da ayıklamak, bu sorunun da üstesinden gelmek zorunda.
***
Ergenekon, Balyoz yalan mıydı?
Darbe planları hiç yapılmamış mıydı?
Eğer öyleyse, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kökleri 3 bin yıl öncesine dayanan kurumları bir kumpasa yenilecek kadar zayıf mıydı?
İşin acı yana bunların hiçbiri yanlış değil...
Ne Ergenekon, ne Balyoz, ne de darbe planları...
Hepsinde ‘doğruluk payı’ var...
Sadece ‘hangi doğrulara hangi yanlışların eklendiğini’ bilemiyoruz!..
***
Devletin kurumlarını ‘seçilmişler’ dışında yöneten bir gizli el hep oldu.
Seçilmişlere gerekirse seçim meydanlarını bile dar edecek kadar zıvanadan çıkabilen bir gizli el.
Bu el birçok kişi için çok da gizli değildi, halen de öyledir...
Ancak körün fili tarif etmesi gibi herkes muhatap olduğu kısmını tarif ettikçe ortaya çıkan ‘heyüla’ kimse için inandırıcı olmuyor.
Bir ‘gerçeküstü profil’ olarak ‘derin devlet’ böyle bir şey oldu hep...
Bir parçası da Ergenekon’du...
Bir parçası ‘ordu millet el ele’ sloganıyla darbeye darbe demeden darbe yapılabileceğini düşünen zihniyet... Ki 28 Şubat’ta ‘iş ortakları’ ile pekala bir postmodern darbe gerçekleştirmişti.
Esasen üçüncü sorunun cevabında da doğruluk payı var ‘maalesef’...
Hem derin devlet yapıları hem de darbeci zihniyetin iğdiş ettiği devlet kurumları, sadece görüntüsü hukuki olan ilk ‘kumpasa’ direnemediler ...
Kimine göre; “Seçilmiş, siyasi iradenin yargı gücünü kullananlara olan desteği olmasaydı bütün bunlar yapılamazdı.”
Kimine göre ise; “Her kurumda yerleşmiş olan yapı, karar vericileri ‘hukuka teslim olmaya’ ikna etti.”
Herhangi biri veya ikisi birlikte; sebep ne olursa olsun, karşımızda duran ‘sonuç’, bütün eski dava süreçlerini, aktörlerini, mağdurlarını; hangi kadroların kimlerden boşaltılıp kimlerle doldurulduğunu araştırmayı zorunlu kılıyor.