Başlığı Akşam yazarı Murat Özer Bey'den ödünç aldım.
Evet, son seçimlerin en hızlı büyüyen partisi hiç şüphesiz YRP oldu.
YRP'nin bu büyümesinin arkasında Mayıs seçimi öncesi takip ettiği politika vardır.
Doğrulara destek, yanlışları ikaz politikası ve ülke lehine karar alma konusunda makul davranmak.
Bu muhalefet türü hem partisine kazandırır hem de Türkiye kazanır.
Çünkü muhalefet partileri iktidar partisine ve liderine düşmanlık üzerine muhalefet yapıyorlar ve ülkenin lehine olan konularda bile iktidara muhalefet ediyorlar.
Türkiye seçmeninin sağduyusu bu tür politikayı benimsemedi/benimsemiyor.
Takip ettiği makul politika ile cumhurbaşkanlığı seçiminde adayını çekerek Cumhur İttifakı'na dâhil olması YRP'yi güçlendirdi.
Doğrusu ben YRP'nin daha da güçlenmesini gerekli görenlerdenim.
Kırmadan dökmeden netice alıcı muhalefete ihtiyaç var.
Seçim öncesi YRP'nin talep etiği 30 maddede olduğu gibi.
YRP o makul politikasının meyvesini alarak mecliste 5 milletvekili ile temsil hakkı kazandı.
YRP lideri, yerel seçimler için de aynı makul politikaya işaret eden açıklamalar da yaptı. İstanbul, Ankara ve İzmir'de ittifak yapabileceklerini söyledi.
Sonra taleplerinin kabul edilmediği gerekçesiyle her seçim bölgesinde aday çıkaracaklarını ilan ettiler ve üç büyük şehirde de aday çıkardılar.
Bence tarihi bir hata yaptılar. Büyümekte olan partilerinin önüne set çekmiş oldular. Birkaç belediye için partilerinin geleceğine gölge düşürdüler.
Ben AK Parti adayını desteklemedikleri için değil, aldıkları karar partilerinin büyüme hızına zarar verdiği için ve istemedikleri adayların ekmeğine yağ sürdükleri için hatalı buluyorum.
Çünkü üç ilin ilçe başkanlıklarına aday çıkartarak zaten teraziye çıkmış oldular. 'Biz ilçelerde aday çıkardık ama büyük şehirlerde yarışan iki adaydan bize en yakınını destekleme kararı aldık' deselerdi büyüme hızı eskisi gibi devam edecekti. İstifa eden Suat Pamukçu'nun da bu görüşü savunduğu verdiği mülakattan anlaşılıyor.
AK Parti ile CHP adaylarının yarıştığı bölgelerde YRP'nin de SP, GP ve DEVA'nın da alacağı her oy CHP'yi güçlendirmek demek olduğunu söylemek bile gereksiz.
Zaten kimse SP'yi GP'yi DEVA'yı konuşmuyor. Çünkü bu partiler ihtiyaçtan yola çıkarak kurulmadı. Parti politikalarını AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerine bina ettiler ve kaybettiler.
YRP ise istifa eden Suat Pamukçu'nun söylediği gibi AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı üzerine kurulmadı.
Biteceğini zannettikleri AK Parti tabanına sahip çıkmayı hedeflediler.
Oysa AK Parti bitmek bir yana son seçimde de tartışmasız Türkiye'nin en büyük partisi olduğunu ispat etti.
YRP, hem Başkan Erdoğan'a karşı kullandıkları saygılı dil hem de Mayıs seçimlerinde Cumhur İttifakı'na dahil olduğu için AK Parti tabanının sempatisini kazanmıştı!
Ama kazanmaktan ziyade birçok yerde AK Parti'ye kaybettirmeye yarayacak son çıkışlarıyla bu sempatiyi antipatiye dönüştürmek üzereler!
Sohbet ettiğim YRP'li bir arkadaş 'YRP seçmenini yüzde 90'ı İstanbul'da Murat Kurum'a oy verecek' derken bu gerçeğe işaret ediyordu.
YRP genel başkanı bile İstanbul ve Ankara'da CHP adaylarının şanslı olduğunu söylerken kendilerine verilecek her oyun CHP adayına destek olacağını görememeleri mümkün müdür? O açıklamaya parti merkezinden 'adaylarının kazanmak için çalıştıkları' düzeltmesi bile bir çelişki değil midir?
Kazanamayacağını bile bile ısrarla aday çıkartıp AK Parti'ye gidebilecek oyları engelleme siyasetinin adı CHP'ye destek siyaseti değil midir?
YRP'nin LGBT, 6284 sayılı kanun, İstanbul Sözleşmesi gibi konularda hassasiyeti malum. CHP'nin de tam tersi politikaları savunduğu biliniyor.
Durum böyleyken YRP'nin kazanamayacağı yerde çıkardığı adayların aldığı her oy LGBT'yi savunan görüşe destek sayılmayacak mıdır?
Aynı şekilde YRP'nin kazanma ihtimali olmayan yerlerde aday çıkarması İstanbul Sözleşmesini geri getirmek isteyen zihniyete destek sayılmaz mı?
Sadece bu iki konuya değil YRP'nin talep ettiği 30 maddeye muhalefet edenleri desteklemek anlamına gelmez mi?
Murat Özer beyin dediği gibi Yeniden Refah kendine bu kötülüğü neden yapıyor?
Tüm siyasi nedenleri ve gerekçeleri bir kenara bırakarak Milli Görüş perspektifinden baksalar dahi kazanma ihtimallerinin bulunmadığı seçim bölgelerinde kendilerine en yakın güçlü adayı desteklemeleri gerekirdi.
Milli Görüş İslami kriterleri hayat düsturu yapan bir görüşü ifade eder.
Bu görüş müminler arası dayanışmayı emreder.
Moral değerlerimize savaş açmış bir zihniyetin temsilcisi ile o değerlerimize bağlı zihniyetin temsilcisinin yarıştığı bir seçimde, değerlerimize savaş açmış zihniyete yarayacak şekilde aday çıkarmasının makul olmadığını, YRP cumhurbaşkanlığı seçiminde adayını çekerek göstermiştir.
Doğru yapmıştır ve kazanmıştır!
İstediğimizi vermediler biz de aday çıkardık gerekçesi ne kadar tutarlıdır? İmkânsızı isteyip kenara çekilmek doğru mudur?
Varsayalım ki pazarlıkta YRP haklıydı. Buna rağmen fedakâr davransalardı ne kaybederlerdi?
Kazanamayacakları belli olan yerlerde aday çıkartarak CHP'ye destek vermiş olmuyorlar mı?
CHP adayını desteklemiş olmak mı Milli Görüş politikasıdır?
Aynı politikayı SP denedi ve kaybetti!
Ya da anlayacakları dilden soralım. Hani hep manevi sorumluluktan bahsediliyor ya.
İslam dünyasının en güvenilir alimine, "Moral değerlerimize savaş açmış bir zihniyetin adayıyla, o değerlere sahip çıkan bir adayın yarıştığı seçimde, kazanma ihtimali bulunmayan ve alacağı her bir oyun değerlere savaş açan zihniyete yarayacağı bir adaylık doğru mudur?" diye sorsunlar bakalım ne cevap alacaklar?
Hülasa siyasi açıdan da YRP'nin itibar ettiğine inandığım değerler açısından da bu tür adaylık isabetli değildir.
Bir yanlış karar alınmıştır ama bunu düzeltmek zor değildir. Nasıl ki 70 bin imza almışken isabetli bir kararla YRP genel başkanı adaylıktan çekilmiş ve partisi büyümüşse aynı şekilde her yerde değil sadece oylarının CHP'ye yarayacağı bölgelerde mesela üç büyük şehirde yine aday çekebilirler, vakit geçmiş değildir.
Adaylarını çekerek hem bir hatadan dönmüş olurlar, hem haklarında piyasada dönen bir yığın dedikodunun önüne geçmiş olurlar, hem de gelecek için yatırım yapmış olurlar.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz beyin dediği gibi "İttifak zeminini ortadan kaldıracak yaklaşımlar sergilenmemeli!"