Bu hakları sömürülmüş coğrafyanın kaderi, vahşi batının uyguladığı politikaları, beyaz adam ve köle anlayışı ile karşımızda. Her ne kadar kölelik kalkmış olsa da sömürge devletlerden bağımsızlık kazanılsa da halen vahşi batının sömürme psikolojisi uyguladığı politikaları ile devam ediyor.
Tabii şimdi farklı boyuttan farklı devletler de devrede. Afrika'da Çin rüzgarı gözle görülür ölçüde vardır.
Rusya Vagner ile güç merkezi olma peşinde.
Tabii Avrupalılar halen patron olarak tanımlanıyor.
İki gündür Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Afrika ziyareti başladı.
Türkiye'nin Afrika bakış açısı Erdoğan ile birlikte değişti. Daha da ileriye götürülen ilişki serüveninden bahsedebiliyoruz.
Angola, Togo, Nijerya bu defaki duraklardır.
Büyük ilgi ve heyecanla beklentiler söz konusudur.
Türkiye'nin Adil Dünya çağrısı Erdoğan'ın dünya 5'ten büyüktür tanımı esasında sessiz çoğunluk olan Afrika gibi coğrafyalarda da haykırışıdır.
O sebeple Erdoğan ve Türkiye'ye geniş ilgi alaka söz konusudur. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan Hanımefendinin Afrika üzerine götürülen ve insani yardım çalışmaları ise gördüğümüz bu mazlum coğrafya için büyük anlam taşıyor.
Türkiye'nin imajı bu çalışmalarla beraber olumlu boyutta etkilenmektedir.
Fransız medyasının 2 gündür attığı manşetlere bakılırsa bir de işin telaşa düşenler boyutu da söz konusudur.
Erdoğan'ın Fethi temalı yazılardan da anlıyoruz ki doğru yoldayız ve küresel ölçüde dünya için ciddi yansıması olacak adımlar atıyoruz.
Başkan Erdoğan'ın daha adil dünya mümkün kitabının da basına tanıtılması üzerine sorulan sorulardan da anlıyoruz ki Türkiye'nin tekliflerine bu tekliflerin yer bulmasına büyük umutlar vardır.
Türkiye'nin bu coğrafyada tarım sanayi savunma konularına yer açacak anlaşmaları kültürel medya çalışmalarına açılacak kapılar Türkiye'nin yeni dünya düzeninde kurulacağı masadaki yerini de göstermektedir.
Bu kadar sömürgeye rağmen halen insanların psikolojisinde beyaz insana patron veya boss tanımı gerçekten içler acısı bir durumdur.
Avrupa'nın nasıl adaletsiz sömürge psikolojisi ile kontrolünde tuttuğu coğrafyalara baskı uyguladığından da bize bahsediyor.
Medeni Batı kimdir sorusunun cevabını ezilmiş Afrika insanına baktığınızda bulabilirsiniz.
Bu bölgelerin açlık sefalet yolsuzluk ve yok ile donatılması bile batının marifetidir hiç kuskusuz.
O kadar borç yokluk içinde hem de iç savaşlar tarihi yasayan bu bölgenin kaderine terk edilmemesi dünyanın tamamı için hayati meseledir. Giderek daha net anlıyoruz ki dünyadaki dertler bitmeden tek başına dertsiz bir ülkenin mutlu bireyi olmamız mümkün değildir.
Nasıl da yerinde anlamlı bir cümle bizim kültürde. Komşusu açken uyumak bizlere haramdır. İslam'ın nasıl derin medeniyet kodları taşıdığına bu coğrafyaları gördükçe buraları sömürenleri tanıdıkça daha bilinçli olarak sarılıyorsun.
Neredeyse hiç üretim olmayan mesela Angola örneğinden bakarsak neredeyse basit ihtiyaçları bile dışarıdan alan bir yapı nasıl ayakta kalabilir acaba sorusu ile kendimizi meşgul etmeliyiz. Çünkü Afrika sana ne kadar kilometrelerce uzak olsa da burada insan mutlu olmazsa basit ihtiyaçlarını karşılamazsa bu dönüp dolaşıp seni de vurur.
Tabii yeraltı zenginlikleri ile başkalarının iştahını kabartmış bir coğrafya. Hep almışlar sömürmüşler ama yerine hiç bir şey bırakmamışlar.
Batıya özenti onlara benzeme psikolojisi de bundandır.
Halen beyaz insana boss patron demek nasıl bir çökmüş psikoloji ürünü olmalı acaba
Türkiye Afrika açılımı ile hem yeni pazarları keşfediyor yeni ekonomik ortaklar buluyor hem de coğrafya insanı ile beraber kazanmanın kodlarını öğretiyor. O nedenle Türkiye'nin bakış açısı ileride çoğu kendini beğenmiş devletler için örnek teşkil edecektir.
Ülkemizde çoğu zaman oralarda ne işimiz var diyenler de az olmadı.
Oysa dünya değişiyor saflar farklılaştı. Sen gitmesen başkaları gidiyor zaten. Sen hakim olamadığın durumları kontrol edemezsin. Kontrol edemediğin durumlara seni de almazlar. Büyük düşünmek şimdiki şartlar için de elzemdir.
Dünya artık büyük köydür. Her şey birbiri ile bağlantılıdır. Ekonomik olarak büyüme ise sadece senin istikrarınla değil hem de istikrarlı ortamda üretebilen ortaklarınla da mümkündür. Afrika'da yeni pazarlar olduğu kadar hem de stratejik olarak yeni dünyanın şartlarına karşılık verebileceğimiz jeostratejik konudur. El ele verilerek çoğu konuların üstesinden gelinebileceğini de Türkiye lideri Erdoğan teker teker anlatıyor. Ve bu anlatımı Afrika ülkelerinden karşılık buluyor. Erdoğan'ın karşılık bulması demek Türkiye'nin karşılık bulması demektir.
Bu gelecek nesillere ciddi armağandır. Bu ilişkilere basit yorumlarla tanımlar verenlere ise acımaktan başka sözüm yoktur.
İnsan insanın celladı değil dostu olmalıdır. Türkiye vahşi dünyaya bunu anlatıyor. Hem de eylemleri ile anlatıyor
Böyle bir ülkeye sahip olmak ise gerçekten büyük lütuftur.