Önümüzdeki dönemde bütün partilerde sorunlar yaşanacağı ve değişiklikler olacağı düşünülüyor. İlk sorun AK Parti’nin bütünlüğünü ve gücünü koruyup koruyamayacağı. Bir şey aynı maddeden yapılmışsa ondan ayrışmalar bütünü bozmaz. Ama farklı şeyler arasına bir yapı koyarak birlik sağlanmışsa, bağlayıcı madde aradan çıkarsa bütün parçalanır. Erdoğan bir bütünün simgesi miydi, yoksa bütünleştirici bir madde miydi? Bunu anlamak için parti kuruluşundan beri dostlukları değil kişilerin hangi politikayı desteklediğini ve onu destekleyen güçlerin ne olduğunu bilmek lazım.
Genel olarak değişimlerin, büyüklüğü ne olursa olsun, bir kişi tarafından yapıldığına inanırız ve bu kişinin yapılan işin niteliğine göre ya bir kahraman ya da başarısız bir insan olduğuna inanırız. Önce kahraman ilan edilen kişi daha sonra zararlı olarak kabul edilebilir. Yıllarca kahramanlığın simgesi olan sıradan biri hatta kötü bir insan sayılabilir. Bu nedenle kişi mantık kullanılarak değerlendirilmeli ve bu durum, karşı çıkan olsa bile savunulmalıdır. Buradan şu sonuca varılabilir: Önümüzdeki günlerde partiler içindeki yarış ve buna bağlı değişimler büyük ölçüde kişilerin sebep olduğu olumsuzluklar olarak değerlendirilecektir. Oysa günümüzdeki yenilik dünya şartlarındaki değişmekten ve bunun ülkemize etkisinden kaynaklanmaktadır. Analize yukarıdan başlayıp aşağı doğru inelim. Şöyle ki dünyada yeni bir denge yaratılmak istendiği bilinmektedir. Geçmişte ABD ile SSCB arasındaki düşmanlık bir dengeyi sağlamıştı ve Avrupa bu iki gücün kontrolündeydi. Bu düşmanlığın şartlardan kaynaklandığını ve sonuçlarına katlanmak gerektiği yaygın kanaattir. Ben bir hata yapmanın sorumluluğunu üstlenerek bu düşmanlığın taraflarca, her ikisine de faydalı olacağı düşünülmüş ve bir senaryo olarak yazılmıştır diyorum. Bu düşmanlığı yaratan SSCB’nin komünist olması ve dünyaya yayılmak istenmesinden kaynaklandığı düşünülür. Oysa komünizm bir Alman operasyonudur ve eski bir çarlık ajanı olan Stalin yapıyı bozmanın zararlarına katlanmak yerine yeni rejimin getirdiği hakimiyeti kullanarak ülkesini güçlendirmek istemiş ve başarılı da olmuştur. Hatta yeni rejimin en önemli kişilerinden biri olan Troçki de Stalin güçlerince öldürülmüştür.
Bu denge bozulmuş ve yenisinin kurulması için yine aynı güçler ortak hareket etmeye başlamıştır. Temel düşünce Avrupa’nın her ikisinin de rakibi olacağı ve her türlü eylemi yapabilecekleri olmuştur. Buna karşılık olarak Avrupa’nın enerji sağladığı yerler kontrol altına alınmış ve yeni yerlerde etkili olmaması için çalışılmaktadır. Ancak bu ikili ile mücadele eden dünya üzerinde yeni bir güç vardır. Dünyadaki parasal hareketleri kontrol eden küresel sermaye bu ittifakı bozmak ve dünyayı kendisi kontrol etmek istemiştir. Rusya’ya yönelik parasal operasyonlar Putin tarafından bozulmuş ve bu nedenle Putin yönetimine para cezası verilmiştir. ABD’nin bu gücün kontrolünde olduğu ve dünyayı onu kontrol ederek kendilerinin yöneteceğini düşündükleri gözleniyor. Ancak ABD yönetimi dünyada en çok kullanılan doları kontrol gücüne sahiptir ve çatışmayı kazanırsa yeni dünya dengesi kurulur.
Türkiye siyasi yapısını kurarken bu rekabeti hesaba katmalı ve galip gelecek taraftan olmalıdır. Bu konuda parasal operasyonlara katılacak gücü olmasa bile enerji kaynaklarının kontrolünde etkili olarak taraflardan birinin üstünlüğüne sebep olma şansına sahiptir.