Kişisel tarihlerle ülkelerin tarihleri herhalde aynı olsa gerek. Kişisel talih ile ülkelerin talihi aynı şey mi, onu pek bilemedim ama, nasıl bu ülke yenileniyorsa, bugünlerde benim hayatımda da yenilikler var. Talih ki ne talih, yenilik ki ne yenilik. Bu satırlardan sonraki satırlar, bir babanın kaleminden...
Eylül 10 dediler. Bekledik gelmedi. Senden önce gelmesi gereken var dediler, 11 Eylül’e almışlar geliş tarihini, gözlerimiz yollarda beklemeye koyulduk seni. 11 Eylül, düşündüğünde ilginç bir tarih. Bir dönüm noktası. Algı o ya. Bu tarihte, Amerika’nın ve dünyanın gidişatında bir kilometre taşı ekleniyor. İkiz kuleler ve Pentagon vurulmuş, dört yolcu uçağı bunun müsebbibi olmuş, bununla beraber onlarca kişi bu terör saldırısında hayatını kaybetmiş ve akabinde binlerce masum insan Afganistan’da telef edilmiş. Özgürlük ve Hürriyet adı altında geri dönüşü olmayan bir Irak ve Orta Doğu haritası çizilmiş, Orta Doğu tam bir arı kovanına dönüştürülmüştü. Sen 11 Eylül’de de gelmedin. Bu tarih benim için bambaşka bir anlam kazanacaktı. Sıcaklığını hissetmek, ilk nefesini seninle beraber alıp, seninle vermek, sesini ilk kez duymak, sana ilk defa dokunmak ve sarılmak.
Sen 12 Eylül’ü seçtin. Neden, bu dönüm noktalarını seçtin anlamadım, ama vardır bir hikmeti. Eylülün 12’si Türkiye için bir dönüm noktası. İhtilal, darbe. Türkiye’de askerler tarafından yapılan son darbe. Ülkenin özgürlüğü adına yapıldığı algısı yaratılan, gerçekte ve gelecekte ayağına vurulan bir pranga, ama bizler bunun ancak yıllar sonra farkına vardık.
Ve sen geldin. 12 Eylül bundan sonra seninle anılacak oğlum, bundan sonra sen süsleyeceksin, 12 Eylül seninle güzelleşecek ve yeşerecek. Benim için hep senin olacak, sen benim prangalarımdan kurtuluşumun sembolü olacaksın. Aramıza hoş geldin Mehmet Erdem Bayazıt.
Yeni nesil yeni bir vizyonla gelişmeli
Sen farkında değilsin ama, yeni Türkiye’nin en yeni vatandaşlarından birisin. Bu senin için bir anlam ifade ediyor olmalı. Bu doğuş, yeniden bir doğuşa gebe olmalı. Nasıl bu ülke yenileniyorsa, sen de bu ülkenin yeni nefesi, yeni kokusu ve yeni umudu olmalısın.
Yeni Türkiye’nin yeni vatandaşı olarak, senin geleceğini düşünerek, sayın başbakana ve eğitim bakanına bu defa 23 nisan çocuğu şenliği ve şaşkınlığında seslenmek istiyorum. Çocuklarımızın çocukluğunu yaşamasına engel olmayın, çocuklarımızın kabiliyetlerini ön plana çıkaracak bir eğitim sisteminin geliştirilmesine destek verin. Eğitim sistemi içinde çocukluğunu kaybetmiş bir nesil yaratılmasının önüne geçmek için geniş katılımlı, müzakerelere açık, farklılıkların farkında, sisteme değil insana odaklı, birleştirici ve gerçekten geleceğe yatırım yapan bir anlayışın adını koyun... Uzun lafın kısası, haydi bu ezberi de bozun...
Benim çocukluğum, imtihan streslerinden uzak, sürekli birilerinden daha iyi olmamı gerektirmeyecek, nispeten mutlu ve huzurlu bir ortamda geçti, bunu ve daha iyisini Türkiye’nin yeni vatandaşları için sizlerden talep etme hakkına sahip olduğumuzu ısrarla belirtmek isterim. Benim için senin ve tüm evlatlarımızın mutlu-huzurlu-iyi ve en önemlisi özgür düşünceli olması önemli, ne olmak zorunda olduğunuz olmamalı önceliğiniz, bunu nasıl başarabileceğinizin ve aslında varacağınız yerin değil, yolculuğunuzun ne kadar önemli olduğunu anlatabilmeliyiz sizlere... Sistem ya da her neyse adı, işte bu vizyonu desteklemeli varlığıyla... Bizim görevimiz de sizlere bu farkındalık yolunda devamlı destek olmaktır.
2050’lerin liderleri sizlerden olacaktır. 2050 vizyonumuz varsa, bir de stratejimiz olmalı. Stratejinin uygulamada en önemli unsuru insan kaynağı olacağı için, sen ve senin neslinin bizler için, sizden sonra gelenler için ne kadar önemli olduğunu anlatmama gerek olmadığına inanıyorum.
Bu bir baba nasihati olsun; bir hedefin peşinden koşarken mutlu olmayı sakın unutma. İlkin bunu öğrenmen gerekiyor, mutluluk yalnızca elde edilen başarılarda aranmamalı, bu başarı yolunda mutlu olmayı da öğrenmeliyiz.