Türk Dünyası anlayışı ve kavramı, Sovyetler Birliği çöktükten sonra hem siyasi literatüre girdi, hem de hükümetlerin siyasi stratejilerinin konusu oldu. Etnik Türklerin yaşadığı ve kültürel olarak Türkiye’ye tarihsel bağla bağlı olan bu coğrafyada ise Çarlık Rusya’sından başlanan Rusya etkisi söz konusudur. Varşova Paktı dağıldıktan sonra bu kavram Rusya için önceliğini kaybetsede, Putin Rusya’sı borçlardan kurtulduktan ve yeniden dikeldikten sonra yeniden bu coğrafyayı kendisinin etki alanı olarak siyasi stratejilerini geliştirmeye başladı.
Türkiye’nin hazırlıksız yakalanması nedeniyle, 90’lardan başlayarak bu coğrafyada derin stratejiler kurulamadı. Zira başı içeride terörle mücadeleye karışmış ve kendi stratejilerini uygulamada zorluklarla boğuşan Türkiye’nin daha fazla ileri gitmesini arzu edenler de pek fazla yok idi.
Turgut Özal zamanında bu coğrafyaya yönelik aktif siyaset inşası yapmaya gayret eden Türkiye’nin ise ekonomik olarak fazla ileri gitme imkânları yok idi. O zamanlar bu, o kadar da rahatsızlık nedeni değildi. Çünkü Rusya da ekonomik olarak zayıf ve Sovyetler Birliğinin ardından dağılan ekonomisini toparlama konusunda ciddi zorluklar yaşadığından dolayı bu taraflarla pek fazla ilgilenemedi.
Şimdi durumlar ciddi anlamda değişti. Ne eski Rusya, ne de eski Türkiye var!
1.Rusya ekonomik olarak kendi kendini yaşatabilecek servet sahibidir. Her ne kadar Ukrayna nedeniyle köşeye sıkıştırılsa da, kendi imkânlarıyla ayakta durabilecek gücü vardır. Doğrudur; en ciddi sorunlarından biri, devlet bütçesinden yolsuzluk operasyonlarının kontrolünün zor olmasıdır. Büyük arazisi olan Rusya devletinde her şeyi Putin’in bile kontrol etmekte zorluk çektiği aşikârdır. Dolayısıyla Rusya’nın toplumsal sorunu olan alkol kadar devlet servetlerinin memur zihniyeti tarafınca yolsuzluk unsuruna çevrilmesi de Rusya için acı bir hakikattir. Lakin buna rağmen Rusya’nın en önemli avantajı derin devlet geleneğinin mevcudiyeti ve bu hususta devlet adamlarının ilkelerinden vazgeçmeyecek kadar Rusya devletçiliğine hizmet etme ısrarıdır.
2.Türkiye’nin bugünkü durumu 12 sene öncesiyle kıyaslanamayacak kadar farklıdır ve ekonomisi giderek büyümektedir. Lideri Erdoğan ise artık dünyanın önemsediği bir isimdir.Bu liderin varlığı ve dünyaya sunduğu yeni üslup ve stratejiler ise artık herkesçe “Türkiye ile anlaşmadan olmuyor” gerçeği kabul görüyor. Türkiye Devleti’nin, Osmanlı kadar anlamlı ve derin devlet geçmişi olması ise, her ne kadar uzun yıllar Türkiye’deki bazı çevrelerce hor görülüp hesaba katılmasada, dünya için bu anlamlı bir özellik idi. Zaten bu yüzden, Türkiye’nin başını iç sorunlardan kaldırıp etrafına bakma fırsatı tanınmıyordu. Bugünün gözlüğünden bakıldığında, bunun ne kadar hesaplı bir operasyon olduğunu anlamamız mümkündür.
Erdoğan’la birlikte Yeni Türkiye; eskiden mefkûresinin temeli olan şeyleri, yeniden yeni üslupla söylemeye başladı. Gerçi kendi içindekiler bile bu “yenileri” bir zamanlar gerici anlayışın tohumları olarak görürdü. Oysa dünya bu zihniyetin yeniden közlenmesini, bu küllerin yeniden alevlenmesini zinhar istemiyordu. Çünkü Osmanlı, birilerinin hiç hazmedemediği tarihin yazarıydı.
Şimdi bu mefkûreye doğru yeniden koşan, küllerinden yeniden alevlenen Türkiye’nin, özellikle Türk Dünyası projesi giderek daha da anlamlı olacaktır. Zira bu coğrafyada senaryolara meraklı güçlerin olduğunu biliyoruz. Bu coğrafya şimdi sadece Rusların değil, İngiltere’nin, ABD’nin, Almanların hatta İsrail’in merak odağıdır. Dikkat ederseniz coğrafya bayağı giderek hareketli bir alana dönüşecektir. Türkiye yeni tutumuyla sadece kültürel değil, Türk Dünyası coğrafyasına daha fazla sarılmalıdır. ”Türkiye sadece Araplarla ilgilenir” kavramının bu coğrafyada hâkim olmasının önü kesilmelidir. Çünkü bu düşünceyle bu coğrafyayı “Türkiye’sizleştirme” çabalarını görmemek mümkün değil. Rusya yeniden buralara hâkimiyetini oturtmak istiyor ama Hristiyan batısı da bu hususta Rusya ile rekabet halindedir. Ukrayna ile başlanan korku ise coğrafyanın liderlerini “denize açılmış lakin yelkeni olmayan gemilerin kaptanı gibi” telaşa sürüklemektedir. Türk Dünyası dediğimiz coğrafyada, ”Türk Dünyası kavramının artık Türkiye siyasetinin özelliği değildir” yorumlarının sık sık yapılması ise toplumu bir hayli tedirgin ediyor. Giderek “Türkiye’nin bu alanda merakı yok ya zaten, başımızın çaresine bakalım” ifadeleri bile günlük konuşmalarda yer almaktadır. Artık “rekabet Rusya ve Batı arasında gidiyor” yorumları bilerekten daha yüksek sesle seslendiriliyor. Yeni Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın ilk resmi ziyaretinin KKTC’den sonra Azerbaycan’a olması ise, içereceği mesajlarla dikkatle takip edilecektir. Çünküburaları ziyarete gidenCumhurbaşkanı; “ecdad yolunu takip eden”hedefleriyle bilinen, Erdoğan’dır.