AK Parti, 2015 Seçim Beyannamesi’ni açıklamanın yanı sıra ‘Yeni Türkiye Sözleşmesi’ başlıklı bir de manifesto yayımladı. 2015 Seçimlerini “ikinci atılım döneminin” başlangıcı olarak isimlendiren AK Parti’nin, ortaya bir sözleşme koyma ihtiyacı hissetmesi önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. 2002’den bu yana AK Parti’nin verdiği mücadelenin özü de, uzun yıllardır vesayet rejiminin tahrip edip ortadan kaldırdığı “toplumsal sözleşme” zemininin inşa edilme çabasından ibarettir.
AK Parti Seçim Beyannamesi, ‘ikinci atılım’ ana temasıyla son 13 yılda ortaya çıkan tecrübeye yaslanmakla birlikte, aynı zamanda bir ‘kavli cedid’ heyecanının devam ettiğine işaret ediyor. Zira yeni şeyler söylemek ancak etraflı bir sözleşmenin hayata geçmesiyle mümkün olabilir.
AK Parti’nin yayımladığı sözleşme, bir siyasi partinin seçim odaklı perspektifini fazlasıyla aşan, Türkiye’nin uzun yıllardır mahkûm edildiği kısır döngüye memleket vasatı içerisinden çıkış için bir yol haritası teklifidir. Vesayet rejimine mahkûm ve mecbur edilen eski Türkiye’den çıkışın bir sözleşme etrafında mümkün olmasından daha tabiî bir durum da olamaz.
Tam da bundan dolayı, ‘Yeni Türkiye Sözleşmesi’nde AK Parti zikredilmiyor. AK Parti sözleşmeyi teklif eden kurucu unsur olarak, metne imza atıyor. Sözleşmeden ortaya çıkan ve çıkacak olan Türkiye vasatına açık bir davet yapıyor. Kendisi, bu vasatı oluşturan unsurlara dair herkesten önce söz vermiş oluyor.
Sözleşme metninin kalbini oluşturan kavram ‘onur’. Bu kavram yeni Türkiye için merkeze alındığı sürece, insan onuru etrafında yeni bir mutabakatın mümkün olduğu ilan ediliyor. Yeni Türkiye sözleşmesi ile AK Parti Seçim Beyannamesi arasındaki köprü de ‘insan onuru’ üzerinden kuruluyor. Oldukça detaylı beyanname dikkatle incelendiğinde, ‘ikinci atılım’ dönemine geçme hedefinin merkezinde de ‘insani kalkınma’ bulunuyor.
Alt-orta gelir grubunda bulunan Türkiye, AK Parti dönemlerinde ciddi bir ekonomik sıçrama ile üst-orta gelir grubuna girmiş oldu. Bu dönüşümü; temel altyapı yatırımlarında, kişi başına düşen gelirde ve ortaya çıkan yeni orta sınıfın hızlı genişlemesinde açık bir şekilde görmek mümkün. 2015 sonrası için konulan hedef ise Türkiye’yi üst-gelir grubuna taşımak.
2015 sonrası hedeflerin ya da üst-gelir grubuna ulaşmanın yol haritası, ‘insan onuru’ odaklı demokratikleşme ile ‘insani kalkınma’ odaklı kaliteli büyümenin hayata geçirilmesi olarak özetlenebilir. Bu her iki unsur insicamlı bir şekilde hareket edebildiği oranda, Türkiye’nin pozitif dönüşümü devam edebilir. Böylesi bir hedefin AK Parti üzerinde oluşturacağı ağır sorumluluklar kadar, muhalefet üzerinde de ciddi bir dönüşüm baskısı yaratacağı muhakkak.
Muhalefet açısından, Türkiye vasatıyla sahici bir şekilde buluşmanın kodları da Yeni Türkiye Sözleşmesi’nde gizli. Muhalefetin, sözleşmede dile getirilen Türkiye ile açıktan veya örtülü bir şekilde kavgalı ya da ancak belli kısımlarını sahiplenebilen yapısı sürdüğü sürece, en başta sahicilik krizi olmak üzere normalleşme sancıları devam edecektir. Zira Türkiye’nin tarihiyle, coğrafyasıyla, farklılıklarıyla ve İslam’la sahici bir şekilde barışık olmayan bir yaklaşımın, ‘sahici, kurucu ve sürdürülebilir bir siyasal perspektif’ ortaya koyması mümkün değildir.