ANKARA KULİSLERİ WSJ’NİN MİT HABERİNİ DEĞERLENDİRDİ
WSJ’deki yazıyı değerlendiren Ankara’daki uzmanlar, yazıyla asıl hedeflenenin MİT değil ‘Yeni Türkiye’nin bağımsız politikaları olduğunu düşünüyor. Üst düzey yetkililere göre MİT yeni dönem politikaları ile dengeleri değiştiriyor.
ABD’li Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la ilgili yazıya ilişkin Ankara’da dikkat çekici değerlendirmeler yapılıyor. Ankara’daki ‘üst düzey yetkililer’e göre yazı aslında Fidan üzerinden ‘Yeni Türkiye’nin bağımsız politikalarını hedef alıyor. Yazıdaki şu ifadelere dikkat çekiliyor: “Müttefik Türkiye’nin, çıkarlarını zaman zaman ABD’nin çıkarlarının aksine yönelmesine neden olan bölgesel güvenlik stratejisi var ve bu stratejinin en önemli mimarlarından biri de Hakan Fidan. ... Başbakan Erdoğan, Arap Baharı’nı Türkiye’nin bölgedeki liderliğini genişletmeye odaklanmak için kullanıyor.”
MİT ‘rahatsızlık’ veriyor!
Hemen her paragrafında “ABD’li üst düzey yetkililerin rahatsızlığı” dile getirilen yazıda verilen örneklerden, Fidan’ın müsteşarlığı döneminde Türk istihbaratının, CIA, Mossad gibi örgütler karşısında bağımsız bir profil çizmesinin etkili olduğu anlaşılıyor. Aynı dönemde Türkiye’nin üçüncü ülkelerin istihbarat örgütlerinin kapışma sahası olmaktan büyük ölçüde çıkarıldığına dikkat çekilirken, özellikle “İsrail ve İran istihbaratlarının Türkiye’de kapışmasının engellendiği”ne vurgu yapılıyor. Yazıda da MİT’in CIA’e yaptığı ‘karşı operasyonlar’ şöyle yer alıyor: “Eski ve halen görevde bulunan ABD’li yetkililer, CIA’in Türkiye hakkında istihbarat yaptığını, MİT’in de CIA’e yanıt olarak karşı istihbarat kampanyası yürüttüğünü söyledi.”
Yazıda ayrıca, Türkiye’nin Suriye muhalefetine yardımı organize ederken “hem düşman bir rejimi değiştirmek, hem de Suriye’nin kuzeyinde Kürt devleti kurulması olasılığını zayıflatmayı amaçladığı”na yönelik ifadelere de işaret ediliyor.
Ankara’da bu konuda yapılan değerlendirme özetle şöyle: “Türkiye’nin bağımsız güvenlik ve dış politika geliştirmesi, bu arada terör sorununa üçüncü ülkelerin müdahalesi ve rolü olmaksızın çözüm planı oluşturulması, eski dönemlerdeki yönlendirmelere açık üslubuna alışmış ülkeleri rahatsız etti.”
Esad’a karşı, İran’a yakın!
Yazıda Fidan’ın “Suriye muhalefetini örgütleyen en önemli adam” olduğu vurgulanırken, aynı zamanda “İran’a yakın” olduğunun iddia edilmesi ise kendi içinde çelişkili. Zira İran, Esad yönetimini ve ordusunu hem doğrudan, hem de Hizbullah üzerinden destekliyor. WSJ’daki yazıda İran’ın dış operasyon birimi Kudus Gücü için “doğrudan askeri desteği Esad’a iktidarda kalması için çok önemli bir rol oynadı” ifadesi kullanılıyor.
Ayrıca yazıda, “ABD’li yetkililerin 2013 Mayısı’nda Beyaz Saray’daki görüşmede, Suriye muhalefetine destekten radikal grupların da zaman zaman yararlanabildiği eleştirisinde bulunduğu” ifadesiyle çelişen şu cümleler de dikkat çekiyor: “Eski ve halen görevdeki yetkililere göre, 2012 başında alınan yardımı MİT üzerinden gönderme kararı sayesinde Erdoğan’ın ofisi bu girişimi kontrol edebilmeyi başardı ve durum nispeten şeffaflaştı.”
Büyükelçiler için güven sorunu
Eski ABD Ankara Büyükelçisi James Jeffrey’nin Fidan hakkında kendi döneminde görevi gereği şahit olduğu olaylardan yola çıkarak görüş bildirmesi ise diplomatik bir skandal olarak yorumlanıyor. Jeffrey’in, “Hakan Fidan yeni Ortadoğu’nun yüzü. Onunla işbirliği yapmalıyız çünkü işleri halledebiliyor. Ancak ABD’nin gözü kapalı dostu olduğunu da düşünmemeliyiz çünkü değil” sözü üzerinden Wikileaks skandalı hatırlatılıyor ve “Wikileaks’te bulundukları ülkelerin siyasetçileri hakkında ileri geri konuşan ABD diplomatları zor durumda kalmıştı. Jeffrey’nin WSJ’ye açıktan görüş vermesi ABD’li diplomatlara güven sorununu yeniden gündeme getirdi. ABD elçileri Türk makamlarıyla ilişkileri yürütürken bu açıklamalarla ilgili sorulara da cevap vermek zorunda kalacak” yorumu yapılıyor.
Arkadaki hedef Başbakan
Yazı Fidan üzerine kurgulanmış olmasına rağmen, Fidan’ın bütün yaptıklarının Başbakan Erdoğan’ın bağımsız ve Türkiye’nin gücünü arttırma politikalarını uygulamak olduğu vurgusu da asıl hedefin Erdoğan olduğunu ortaya koyuyor. “Fidan, Başbakan’ın baş uygulayıcısı” ara başlığı altındaki şu ifadelere dikkat çekiliyor: “Fidan, 2010’da Milli İstihbarat Teşkilatı’nın başına geçtiğinden beri, kurumun yaklaşımını Erdoğan’ınkine uygun olarak değiştirdi. ... ABD’li yetkililer onu Erdoğan’ın bölgesel meselelerde güvenilir bir vekili olarak görüyor. ... ABD istihbarat kurumları Fidan’ın istediği şeyin ABD’nin önünü kesmek değil Erdoğan’ın çıkarlarını öne çıkarmak olduğuna inanıyor.”