Son Kulis’te genellemelerle insanları veya kesimleri töhmet altında bırakma yönteminden söz etmiştim, herhalde hatırlarsınız... Gazetelerde, televizyonlarda “Yandaş medya şunu yazdı”, ya da “Muhafazakâr kesim şunu yaptı” türünden haberler çıkıyor; o yanlış sözü söyleyen veya rahatsız edici işi yapan kıytırık biri olmasına rağmen, genellemeyle geniş bir kesim yaralanıyor...
Amerikalılar, buna, ‘guilty by association’ adını veriyorlar; ilişkisi sebebiyle insanları ‘suçlu’ ilân etmek anlamına geliyor...
Dün de bir gazete köşesinde ‘hükümete yakın gazeteler’ genel başlığı altında keyfe uygun bir şeyler söyleniyordu...
Yazımın çıktığı sabah bir dostum aradı ve “Bu anlattığın Mâide suresinin sekizinci âyetine denk düşüyor” dedi... Mâide suresinin sekizinci âyetinin ilgili bölümü şu: “Bir topluma olan kininiz sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun.”
Hadi dostumun kim olduğunu da yazayım: İlhan Kesici... Son zamanlarda adı CHP’den Ankara belediye başkanlığına yakıştırılarak geçen İlhan Kesici (O bunu şiddetle yalanlıyor; yazanlara ‘Yok öyle bir şey’ açıklaması gönderdiğini de söylüyor) son zamanlarda Kur’an-ı Kerim üzerinde yoğunlaşmakta. Bana telefonda âyeti Arapça ifadesiyle aktardı.
Telefonda ve Arapça ifadesiyle bir başka dostumun aktardığı âyet ise “Lâ tecessesû” (“Tecessüs etmeyin”, Hucurat Suresi 12. âyet) oldu. “Ey iman edenler” diye başlayan âyette “Zannın bir çoğundan sakının; çünkü zannın bir kısmı günahtır” deniliyor ve ardından şu uyarı geliyor: “Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın.”
Arayan dostum şunu söyledi: “Tayyip Bey benim bu okuduğum âyetlerden haberdar değil midir? Elbette haberdardır. Bazılarının onun sözlerini insanların mahremiyetine tecavüz şeklinde sunmaları beni üzüyor. Hassasiyetini paylaşmak istemiştir Tayyip Bey, o kadar... Onu niye şimdi yaptığı bence önemli. Bu gürültü koparan çıkışın mutlaka başka bir sebebi vardır. Neden gürültülü çıkış yapma ihtiyacı duyduğunu araştırsana...”
En son cümlesi, daha önceki bir-iki çıkışı sırasında herkes Tayyip Erdoğan’ın sözlerini tartışır ve çeşitli anlamlar çıkartırken, dostlar arasında, benim “Yine iyi saatte olsunlar hareketlenmiş olmalı” yorumunu yapmam yüzünden... Ağzımdan o ‘komplocu’ cümle çıktığında tebessüm eden ve “Böyle de tevil olur mu?” dercesine yüzüme bakanlardandı bu dostum...
Hayli zaman sonra çeşitli adlar altında darbe girişimleri yaşandığı ortaya çıkınca iddianameleri didik didik edip “Sarıkız hangi zamana, Ayışığı hangi döneme, Yakamoz ve Eldiven ne zamana denk düşüyor?” sorularına cevap aradığında hayretle kapımı çalmıştı.
“Nereden biliyordun?”diye sormak için...
Sizler de aynı araştırmayı yapın göreceksiniz: Tayyip Bey’in ilk elde ters gelen, şaşırtan, “Bu da söylenir mi yahu?” dedirten türden açıklamaları, genellikle birilerinin olağanüstü yollara başvurma hazırlığı yaptıkları zaman dilimine denk düşüyor.
Kamuoyunu tartıştırırken girişimleri boşa çıkartacak tedbirler alıyordu Tayyip Bey...
O günleri hatırlatan dostum, “Öyle diyorum ama, artık iyi saatte olsunlar faal değil; şimdiki çıkışın sebebi ne ola?” merakındaydı...
Meraklı dostuma, “Gözlerini dışarıya çevir” cevabını verdim.
Türkiye iç siyaseti son zamanlarda dışarının olağanüstü ilgisini çekiyor. Yerel seçim, ardından cumhurbaşkanlığı seçimi, sonra genel seçim yapılacak ve bunların her biri ülkemiz için hayati önemde. Gidişi farklı yöne çevirmek, ya siyasetle ya da medyayla olabiliyor artık; tabii ikisi birarada olduğunda etkisi daha fazlalaşıyor.
Dışarıdan ilgilenenler Ak Parti oylarının yüzde 50’lik köpüğünün alınması, mümkün olduğu kadar aşağıya çekilmesi, olabilirse İstanbul ve Ankara belediyelerini kaybetmesi beklentisindeler... Müdahaleleri olabilir mi? Bana olabilir geliyor...
Anlattıklarıma kulak veren dostum, “Doğru olabilirsin, ama keşke Tayyip Bey bu defaki çıkışını farklı bir konuda yapsaydı” dedi.
Haklı söze ne denir...