Suriye’nin jetimizi düşürmesi bir savaş sebebi midir? Sadece, cevabın tartışmalı bile olması buna “evet” denilemeyeceğini söylemeye yeter. Şam, densizlik yapmıştır, cezalandırılmalıdır, yaptığının bedelini ödemelidir evet ama bunun anlamı, illa da bütün silahları doğrultmak değildir.
Sert cevap vermenin, adı savaş olmayan başka yöntemleri vardır.
Neredeyse bir asır sonra Arap dünyasına yeniden dönen, ihmal ettiği Ortadoğu’ya selam vermeye başlayan bir ülkenin artık iradesini yitirmiş, ne yaptığını bilmez halde gezinen bir rejimin işlediği cürüm için yürüyüşünü sekteye uğratmamalıdır. Jetin düşürülmesi Ankara’yı elbette alacaklı kılmaktadır ve hatta misliyle mukabele hakkını bile üretebilirsiniz ama değmez. İslam dünyasına model olmaya başlayan ve ihmal edilmiş yılların ardından dostluğunu ve ağabeyliğini bu coğrafyaya sunmaya başlayan Türkiye için bu krediyi kullanmayıp saklamak, kullanmaktan çok daha akıllıca bir tercihtir.
Suriye’ye bu yaptığının karşılığı bugün, yarın olmasa bile her zaman ödetilir. Muhtemelen uzak vadeye de kalmaz.
Ankara’nın geniş ve sürecin tamamını hesaba katarak düşünmek sorumluluğu vardır. Vereceği cevabın yol açacağı bütün sonuçları düşünmek gibi... Şam yönetimine vereceği cevabın başka sorular ortaya çıkarmaması gerekir.
Zira, bahis konusu olan “normal” bir ülke değildir. Normal, yani halkıyla sorunu olmayan, standart istikrar halinde yolunda giden bir ülkeden söz etmiyoruz. Karşımızda, 15 ay öncesinin Suriye’si de yoktur. Olsaydı, zaten böyle bir saldırı yapılmazdı; yapılsaydı bile bunun bir hata olduğu daha ilk anda kabul edilirdi.
Bugünün Suriye’si mukadder akıbeti için geri sayım halinde olan bir rejimden ibarettir. Unutmayalım... Bir komşu ülkenin jetini düşürecek kadar dengesini kaybeden bu ülke her gün onlarca vatandaşını öldürmektedir. Tanklarıyla, uçaklarıyla kendi şehirlerini bombalamaktadır. Öldürdükçe öldürmekte ve geri dönüşsüz yolda ilerlemektedir.
Amiyane tabirle, Suriye zaten belasını aramaktadır, Türkiye’den bulmasın!
İşin bir de diğer yanına bakalım...
Türkiye’nin küresel aktörler tarafından oyuna getirildiği tezine... CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da saldırıyı Türkiye’nin Suriye politikasına bir reaksiyon olarak tanımlıyor. Bu analiz ve tanım yanlış olduğu kadar kışkırtıcıdır da. Hem bir oyunu varsaymak, hem hükümeti bunun bir parçası olmakla itham etmek ve hem de bunun gereğinin yapılmasını önermek başlı başına çelişkili bir bakış açısıdır. Bu mantık silsilesinden, “Sizi savaşa sokmak istiyorlar ve siz de savaşın” gibi anlamsız bir cümle çıkar.
Hükümetin, Şam’da nasıl bir zihniyet olduğunu çok iyi bildiğini tekrara hacet yoktur. Ankara, Esad ve ekibinin neyi, ne için yaptığını biliyor. Şam’daki çılgınlığın nereye kadar gidebileceğini ve sınırlarını da değerlendiriyor.
Hükümetin ilk günden itibaren öfkelenmek yerine, adımlarını serinkanlılıkla tayin etmesi; BM, NATO ve AB’yi sorunun ortağı haline getirmesi bu değerlendirmenin sonucudur.
Türkiye bir hamle yapacaksa, bir cevap verecekse bunun Suriye’nin yaptığı gibi hesapsız olması beklenemez. Ankara, sonuçları düşünülmemiş ve planlanmamış bir adım atmayacaktır.