Günümüzde en çok cumhurbaşkanlığı seçimi tartışılıyor. İlk değerlendirmemiz bu makamın yönetimdeki etkisi mi önemlidir yoksa bu makam ülkeyi temsil eden bir makam mı olmalıdır şeklindedir. Oysa göründüğü kadarıyla tartışmaların çoğunluğu onun siyasetteki yeri üzerine değil bu makama kimin geleceği üzerinedir. Ancak siyasette de önemli bir yer tutmasının sebebi vardır. Erdoğan Başbakanlıktan daha etkili bir makama geçmek istiyor gibi görünüyor. Bu iki makamın birbirinden farklı etkileri vardır ve kişisel olarak Cumhurbaşkanlığı daha önde gözükür. Halbuki bir ülkeyi faaliyetleri ile en çok etkileyen makam Başbakanlıktır. Şimdi kişisel başarılı olup devlet başkanı mı yoksa siyasete yön veren başbakan mı olunacak göreceğiz. Bu iki makam birbiriyle mukayese edilemez ama kamuda farklı dereceleri vardır.
Bizim siyasetteki hatamız kişisel değerlendirmenin ön planda olmasıdır. Yani, bir makama gelecek kişinin kişisel değerleri üzerinde durulur. Yani normal hayattaki davranışları, kişisel hırsları tarif edilir. Bu önemlidir ama onu sadece bu açıdan değerlendirmek hatalıdır. Onun dünya siyasetine bakışı ve Türkiye’nin yerinin ne olması mümkün ve gereklidir sorularına kişisel açıdan değil dünya şartlarının gerektirdiği yere ulaştırmak olmalıdır. Dünya dengelerinde etkili olan devletler, üzerinde değişiklik yaptıkları ülkelerin yeni durumlarını çok önemli göstermek için de gereken görünüşü sağlarlar. Mesela Irak’ı ve Suriye’yi yeni şekilde oluşturarak bu şeklin o ülke halkının başarısı olarak gösterebilirler. Bu görüntü için gereken fedakarlığı yaparlar ama kendilerinin çıkarlarının zarar görebileceği bir konuma gelmelerine de izin vermezler.
***
Siyasette başarılı olmak, yalnızca yeteneğe bağlı değildir, içinde bulunulan şartlar da aynı zamanda kişinin önünü açar. Bana göre siyaseti bir makam olarak görenlerin ve öyle olmaya çalışanların genellikle önemli bir desteği vardır. Onları başarılı kılmak ya da toplumda bu görüntüyü yaratmak için oluşmuş güçler vardır. Bunlar dünya siyasi güçleriyle ilişkili ve ekonomide etkili kişilerdir. Bu kişiler parasal güçlerini sadece kendileri için sarf etmezler. Siyasi güçlerini temsil edecek kişileri destekler engel olacakları bertaraf ederler. Sadece siyasi yapıyı isteklerine göre yönlendirmek için medyayı kontrollerine alırlar. Bu güçler tek değildir ancak kendi aralarında anlaştıkları kurallar vardır ve bunu bozan karşı tarafın tüm dünyadaki etkilerinin zarar görmesine sebep olabilirler. Bu güçlerin bir soyu kullandıkları doğru değildir. Yetenekli olan herkes aletleri olabilir ama bir soyla bunları tarif etmek diğer soylardan gelenleri örtmek için de kullanılır. Bu nedenle herhangi bir yeteneği bir soya bağlamak doğru değildir. Herkes yaptığına göre değerlendirilmelidir. Türkiye’de siyasetçi ve medyacılar halkla aynı soydandır ama ülkenin en başarılı insanları onlardır. Çünkü başarı karşı taraftaki gücü yenmekle tarif edilir. Bu nedenle darbe, paralel yapı bunların etkileri bir başarı sayılır. Oysa başarı, yapılan her şeyin ülkeye yaramasıdır. Buna özel hayatımız dahil değildir ama siyasi her eylem buna dahildir. Siyasetteki rolü bireysel bir başarı saymak biraz hatalıdır. Bireysel başarı görevi tam yapmaktır. Birilerinden destek alıp siyasete atılmak ve isteneni yapmak başarı değildir. Başarı gelinen mevki de değildir ve ülkeyi ne kadar öne çıkardığınıza bağlıdır.