ABD Başkanı Joe Biden 2020 yılında New York Times editörleriyle yaptığı röportajda şunu demişti:
"Bence yapmamız gereken ona (Erdoğan'a) karşı farklı bir yaklaşım izlemek. Muhalefetin liderlerini desteklediğimizi açık şekilde belirtmeliyiz. (...) Yaptıklarının bedelini ödemeli. Muhalefet unsurlarını destekleyip onları Erdoğan'ı mağlup etmeleri için cesaretlendirebiliriz. Darbe ile değil, darbe ile değil, seçimle."
Dediğini de yaptı.
Muhalefetin bütün unsurlarını destekleyip Erdoğan'ı ve Cumhur İttifakını mağlup etmeleri için cesaretlendirdi.
Ama başaramadı.
Kılıçdaroğlu seçimi kaybedince ABD Başkanı Biden da Erdoğan'a karşı mağlup oldu.
2010'DAN BERİ SALDIRI VAR
2010'dan itibaren Türkiye'ye yönelik yıkıcı saldırıların tamamının kaynağı ABD.
Daha önce devlet içindeki unsurlarıyla, "bizim çocuklar" dediği askerlerle dilediğini yapan ABD 2010 sonrasında işlerin değiştiğini gördü. Farklı yollar denedi.
2011 Uludere faciası... (Kürt isyanı beklendi, olmadı).
7 Şubat 2012 MİT krizi... (Erdoğan'ı almak istedi, ulaşamadı).
2013 yazı Gezi kalkışması... Dönemin yalan manipülasyon medyasınca güdülenmiş kitleler meydanlara sürüldü, tutmadı. (Ama HDP-CHP nikahı Gezi'de kıyıldı).
17-25 Aralık 2013, FETÖ eliyle yolsuzluk ambalajlı yargı darbesi... (Başarılamadı. Marttaki yerel seçimleri Erdoğan kazandı).
6-8 Ekim 2014 Kobani kalkışması... (PKK talimatı, Demirtaş çağrısı, FETÖ katkısıyla sokaklar ateşe verilmek istendi, başarılamadı).
2014-2015 Hendek terörü... (Dağdan inen PKK şehirleri savaş alanına çevirdi, HDP belediyeleri özerklik ilan etti. DAEŞ, DHKPC, MKLP bilumum terör örgütü FETÖ'nün içten desteğiyle ülkenin her yerinde bomba patlattı. Ama sonuç alınamadı).
15 Temmuz 2016... FETÖ darbe-işgal girişimi.... (Devlet-millet dayanışmasıyla püskürtüldü. FETÖ'nün kökü kazındı. ABD yine başaramadı).
2016-à Türkiye Suriye'nin kuzeyindeki terör örgütleri DAEŞ ve PKK-YPG'ye askeri harekatlar yaptı. Bölgeyi terörden temizledi, güvenli bölge haline getirdi, istikrarı sağladı. ABD ise adını SDG olarak değiştirdiği YPG'ye silah ve eğitim vermeyi sürdürdü.
2019à Ekonomik saldırılar... Kredi değerlendirme kuruluşları aracılığıyla başlayan saldırılar ambargolar, sabotajlar, davalarla sürdü. Bizzat ABD Başkanı Trump "Türkiye ekonomisini mahvedeceğim" tehdidinde bulundu. Olmadı. Türkiye üretmeye büyümeye yerlileşmeye devam etti.
2019à Üst üste gelen felaketler... Dünyayı kapatan pandemi... Türkiye'yi doğrudan etkileyen Ukrayna-Rusya savaşı... 11 ili yıkan, 50 bin insanımızı alan iki büyük deprem... (ABD-Avrupa sağlık sistemi çökerken Türkiye iyi sınav verdi, kendi aşısını üretti. Ukrayna savaşında iki tarafla da konuştu, tahıl krizini çözdü. Vatandaşı enflasyona ezdirmedi. Depremin yaralarını sarmak için de tüm gücüyle çalışıyor.)
Ve 2023 seçimleri... ABD destekli muhalefet kaybetti, Erdoğan'ın şahsında Türkiye kazandı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
13 yıldır Erdoğan'ı iktidardan düşürürse Türkiye'yi avucuna alacağını düşünen Amerika hedefinden vaz mı geçecek?
Dedeağaç'a, Yunan adalarına, Suriye'deki PKK kamplarına silah yığıp namlusunu Türkiye'ye çeviren ABD arzuladığı askeri-siyasi baskıyı kuramadığına, özlediği kukla yönetime Kılıçdaroğlu marifetiyle de ulaşamadığına göre...
Neye başvuracak artık?
Hangi yöntemi deneyecek?
Sırada ne var?
SIRADA TOPLUM VAR
Devlete saldırdı olmadı.
Ekonomiye saldırdı olmadı.
Sandığı denedi olmadı.
Şimdi toplumu ifsat etmeyi, aileyi çürütmeyi deneyecekler.
Türkiye'yi dimdik taşıyan ana gövdeye saldıracaklar.
İşgale boyun eğmeyen, darbeleri göğüsleyen, ekonomik sıkıntılara eyvallah etmeyip Erdoğan'ın arkasında duran omurgadır çünkü toplum. Hep öyle olmuştur.
Ve muhtemel saldırı buraya gelecek.
LGBT DAYATMASI SAHNEDE
Nitekim son günlerde yaşananlar bunu doğruluyor.
Sokaklardan sahnelere taşınan LGBT propagandası küresel dayatmanın ayak sesleri sayılmalı.
Merve Dizdar gibi uluslararası alanda ödül alan kimi Türklerin, ödül verenlere karşı borçlu hissederek yahut ödülü hak ettiklerini ispatlamak gayesiyle ettikleri Türkiye karşıtı, devlet-millet düşmanı lafları, içine girdikleri ezik psikolojiyi, yabancılaşmayı falan bir yana bırakalım. Depremzedelere yaptığı yardımı başa kakacak kadar insanlıktan düşmüşlere de boş verelim. Bunlar eskiden beri bildiğimiz sömürge aydını halleri.
Görülmesi gereken başka.
LGBT dayatması sahnede artık.
Ödül alıyor, sapkınlığı mikrofondan ilan ediliyor, salon dolusu alkışla taltif ediliyor.
Son olarak şarkıcı Mabel Matiz ve Melike Şahin LGBT propagandası yapmak, eşcinsel ilişkileri yaymak için sahneden saydırdılar.
TÜRK TOPLUMU İĞDİŞ EDİLİYOR
Son birkaç haftada olanlara bakın.
İstanbul'da bir AVM LGBT için tuvalet açtı.
"Çocuklarımızı rahat bırakın" yazılı pankartlarla LGBT tasarısını protesto eden ailelere müdahale eden Biden yönetimi eşcinselleri Beyaz Saray'da ağırlıyor. Nitekim hem Ankara'daki büyükelçilik hem İstanbul'daki konsolosluk binasına dev LGBT bayrakları astı ABD.
CHP'li Sarıyer Belediyesi gençlik merkezi SAGEM'in 7-14 yaş grubu çocuklara LGBT propagandası yapan bir anketi ortaya çıktı.
Ekrem İmamoğlu'nun yönettiği İBB iştiraki Metro AŞ'nin düzenlediği paneller aynı şekilde.
LGBT destekçileri ODTÜ'de yürüyüş düzenledi, rektörlük izin vermeyince olay çıktı. Kütüphaneyi işgal ettiler.
Ege Üniversitesinde benzer bir olay. Tepki gösteren gençler açıklamalar yaptı.
LGBT propagandası dayatması sadece Batı illerinde, medyada olmuyor üstelik. HDP'nin seçim beyannamesine koyduğu ama yakın zamana dek doğu illerinde dillendiremediği LGBT savunusu artık rahat yapılıyor. Diyarbakır Tabip Odası sosyal medyadan "onur ayı" kutladı.
Üstelik sadece ABD değil toplumu iğdiş etmeye kalkan. NATO üyeliği için Ankara'nın kapısında yatıp kalkan ama PKK'ya verdiği desteği de kesmeyen İsveç'in yatırım yaptığı alanların başında geliyor eşcinseller. İsveç Türkiye'deki LGBT derneklerine çok büyük paralar akıtıyor.
LGBT'NİN HEDEFİ ÇOCUKLAR GENÇLER
Herkesin sevdiği ama özellikle çocukların kayıtsız kalmadığı gökkuşağı renklerini kendine sembol seçen sapkın örgütlerin hedefi öncelikle çocuklar.
Çocuk yayınlarında, müzik gruplarında, kliplerinde, moda dergilerinde örtülü mesajlar, semboller, imalar gırla gidiyor.
Instagram, Twitter, Google, Youtube, Netflix gibi çocukların ve gençlerin tüm korumasızlığıyla saatler geçirdiği dijital platformlar, sosyal medyalar LGBT'nin ana vatanı zaten. Her gün 7/24 propaganda var.
WhatsUp emojileri arasındaki kadın-kadın, erkek-erkek çiftlerini ve eşcinselleri aile gibi gösteren sembolleri gören çocuklara bunun anormal, marazi bir durum olduğunu nasıl anlatacaksınız?