Pazar günleri yaptığımız bir diğer 'Okuyucularla Hasbihal'e daha, okuyucularımızı sağlık ve âfiyet dileklerimizle selâmlayarak başlayalım:
--Evet, bu okuyucunun tespit ve değerlendirmeleri için teşekkürler.. Bu konuda yeri gelmişken belirtelim, Talim ve Terbiye Kurulu eski üyelerinden eğitimci Kâmil Yeşil'in 3 Mayıs 2024 tarihli Yeni Şafak'ta yayınlanan değerlendirme yazısı dikkat çekiciydi.
Çünkü, onların kurban kestiği coğrafyalarda kurbanlıkların fiyatı yüksek..
Ama, Arakan'da TL ile 4200 - 4500 lira arasında kurban kesilebiliyormuş ki buradaki öğrenciler eliyle bu meblağlar oraya gönderilebiliyormuş.
-- Evet, bu kardeşimizin bahsettiği konuda, geçen senelerde bu usûlle kurbanlar kesildiğini Bangladeşli - Arakanlı kardeşlerden biz de duymuştuk..
*İHH'nın faal elemanlarından da olan Osman Atalay dostumuz da Filistin konusunda, 'Serbestiyet'te yayınlanan uzuuun yazısını bize de göndermiş; -özetle- diyor ki:
Halbuki Dünya Müslümanları arasında, bu konuda yüksek bir beklenti vardı. Üstelik, bu güç odakları, maddî ve askerî güç imkânları bakımından küçümsenemeyecek potansiyel güçlere de sahiplerdi; ama, bu ülkelerin her birisi, kendi iç meseleleriyle o kadar meşgul oluyorlar veya ediliyorlar ki, temel meselelerde birkaç resmî beyan dışında yapabildikleri bir şey yok..
Gazze'de bu gün yaşananlar bir anda olmadı, Gazze Şeridi, 2000'li yıllardan beri İsrail rejimi tarafından, karadan da denizden de abluka altına alınmış vaziyetteydi.
İsrail'in hedefi, yeni değil, taa baştan beri Gazze'yi boşaltmak, halkı oradan kaçırmak idi.
Amerika ve diğer emperyalist güçlerin başarısı, Müslüman halklar mezhebî, etnik ya da coğrafî farklılıklarını birbirlerine karşı kullanabilmelerinde..
Bütün bu krizlerin kontrolü de yine onların elinde..
Ve sonunda Irak ve Afganistan'a yaptıkları askerî müdahaleler, fırtınanın başlangıcı oldu. Bugün İsrail üzerine ateşlenen füzeler ve dronlar Irak, Suriye ve Ürdün üzerinde imha ediliyorsa, bunun üzerinde düşünmek gerekir. İran'ın 40 yıldır kurguladığı 'mezhebî' nitelikli planlar ve 'Şiî Hilâli' oluşturma çabaları da, direniş cephelerinin yalnızlık ve eksikliğini arttırmış olmalıdır ve bu durumu da tartışmak zorundayız.
Müslüman dünyası, Filistin konusundaki ele geçirdiği büyük şanslarından birisini, Mısır'da Muhammed Mursî'yi, Sisî'ye kurban vermesiyle harcadı. Ortadoğu, mezhebî, etnik ve diğer siyasî kavgaların bataklığından kurtulmadıkça; Filistin konusunu 1948'den beri kendi inanç temellerine göre şekillendirmeye dikkat eden Siyonist Yahudiler karşısında tutarlı bir siyaset izlenemeyecektir.
Siyonist Yahudiler son yıllarda Mescid-i Aqsâ'yı bile yıkmaktan ve yerine kendi mâbedlerini inşa etmekten söz ediyorlar. İsrail rejiminin, Kudüs'ü, İsrail'in bölünmez ve ebedî başkenti olarak ilân etmesi ve dünyanın her yanından getirilen Yahudilerin, Müslümanların mülklerine silah zoruyla yerleştirmesi karşısında bir karşı tavır ve tedbir geliştirmek zorundayız.
--Evet, Osman Atalay kardeşimizin uzuuun değerlendirmesinden bu kadarca bir derleme yapmaya çalıştık.
*Londra'dan yazan Tarık Eroğlu diyor ki: 'Gerçi İngiltere'de bir yazılı anayasa yok, ama, köklü bir kanun geleneği var. Türkiye'de yeni bir anayasa yapılması konusundaki çabalara değindiğiniz yazılardan anlıyorum ki, bazı siyasetçiler halâ, 'Yeni anayasa' ile 'Anayasada değişiklik' arasındaki fark etmemiş gözüküyorlar.. 'Anayasada değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek bir takım isim, ilke ve kurumlar'dan söz ediliyor.. Halbuki, bunlar 'askerî darbelerin dayatması' değil mi?' N'olur, bu konudaki ikazlarınıza devam edin..'
--Bu okuyucunun değindiği hassas konuya zaman zaman değiniyoruz ve devam edeceğiz inşallah..