Yeni nesiller geliyor.
Her nesille birlikte yeni değişimler de kaçınılmaz hale geliyor.
Siyaset durağan değildir.
Siyaset bir kutsal meslek değildir.
Daha doğrusu meslek değildir.
Siyaset, toplumu yönetme sanatıdır.
Başka bir deyişle toplumla beraber yönetme tekniğidir.
Siyaset-toplum ilişkisi bir bütündür.
Toplum nasıl ki değişiyorsa siyasetin kendisi de değişir.
Siyasetin özü değişmez ama biçimi ve tekniği değişir.
Siyasetin değişmeyen özü; toplumun genel geçer kabulleridir.
Toplumun hassasiyetleridir.
Hiçbir siyasetçi toplumu karşısına almak istemez.
Topluma rağmen siyaset yapanlar, başka bir deyişle toplumun kutsallarına ve genel geçer kabullerine bile-isteye ters düşen davranışlar sergilemeyi yeni siyaset tarzı zannedenler kaybetmeye mahkumdurlar.
Toplum elbette homojen bir bütünden ibaret değildir.
Lakin makul çoğunluk her dönemde siyasetin tayin edicisidir.
Toplumun en marjinal unsurları bile sözgelimi yaşanan bir felaket ve derin bir acı karşısında kendisinin veya ülkenin acısına saygı duymayan hiçbir siyasetçiye hoş gözle bakmaz.
Ülkenin bir kısmında derin bir felaket/acı yaşanırken sevinç pozları eşliğinde tatil yapan siyasetçileri asla tasvip etmez.
YENİ TARZ, KİBİRLİ ve KÜSTAH SİYASET
Dahası, bu tarz davranışlarından dolayı özür dilemek yerine kalkıp “Benim tarzım bu. Siyaset buna alışacak. Yeni nesil siyasete herkes alışacak!” diyen birini kibirli ve küstah addedip vicdanında mahkum eder.
“Yeni nesil siyaset” elbette gereklidir. Lakin “yeni nesil siyaset” söylemi, hiç kimsenin kibrini ve küstahlığını örtmenin aracı değildir.
Her yaptığını “Yeni nesil siyaset” adı altında haklılaştırmaya çalışanlar sadece kibirlerini sergilemiş olmuyorlar aynı zamanda bu tarz bir siyaset anlayışını da itibarsızlaştırmış oluyorlar.
Birilerinin maalesef yaptığı şey bu.
“Yeni nesil siyaset” iddiası, ne yazık ki bizatihi bu retoriği dillendirenler tarafından özünden boşaltılıp katlediliyor.
Siyasetin özü olan “toplum” yerine “kendi şahsını” merkeze yerleştiren bu narsisist siyaset tarzı “Benim yaptığım, yeni nesil siyasetin kendisidir!” anlayışına yaslanan tedaviye muhtaç bir patolojiye delalet ediyor.
“Siyaset kutsal değildir!” lafı üzerinden siyasetin itibarsızlaştırılması yanlışlığına düşmenin manası yok.
Elbette siyaset sadece bir araçtır.
Devlet de bir araçtır.
Görevlerimiz de...
Siyaseti kutsamak kadar değersizleştirmek de bir o kadar yanlıştır.
“Her şey siyasetten ibaret değildir. Aslolan ve kutsal olan ailemdir!” yaklaşımı, dibinde kişisel kibri içeren bir tür siyasetin ta kendisidir.
Hem siyasetçi olacaksınız hem her şey siyasetten ibaret değildir diyerek başka türlü bir siyasetçi profili çizeceksiniz, sonra da kalkıp her yaptığınızı yeni nesil siyaset kılıfı altında sunmaya kalkışacaksınız, e pes vallahi!
Hiç kimsenin tatil yapmaya bir eleştirisi yok.
Ama bir siyasetçi ülkenin yaşadığı bir felaket esnasında nerede ne yapacağını bilir.
Ne zaman tatil yapılmayacağını bilmeyene sadece siyaset üzerinden eleştiri getirmek, siyasetin kendisine haksızlıktır.
Tatil herkesin hakkıdır.
Kimsenin buna itirazı yok.
Peki bunun zamanının bir önemi yok mu?
Ülkenin bir yanında acı ve gözyaşı varken bırakınız toplumun önündeki siyasetçileri, sıradan insanların gülüp eğlenmeleri hiç hoş karşılanır mı?
TATİLE GİTMEYİN, SANDIK BAŞINDA OLUN!
Kendinizin aday olduğu bir seçimde “Tatile gitmeyin. Tatildeyseniz dönün. Mutlaka sandık başında olun!” demek hangi tarz siyasetin ürünüdür?
Yeni nesil siyasetin mi?
Siz seçilesiniz diye insanlar aileleriyle gittikleri tatil beldelerinden koşup gelecek ama o insanların derin acıları söz konusu olduğunda siz tatilinizden fedakarlık yapmayacaksınız, bravo doğrusu!
Yeni nesil siyaset dediğiniz buysa herşey ve herkes sizin için demek!
Madem siyaset ve siyasetçi kutsal değil diyorsunuz.
Peki kendinizin “kahraman”, hatta “siyasi mesih” olarak ilan edilmesine niye itiraz etmiyorsunuz?
“Siyasi kahraman” kültü, yeni nesil siyaset anlayışının özünü mü oluşturuyor da biz mi bilmiyoruz?
“İstanbul için kaybedecek bir tek saniyemiz yok!” demek, retorik olarak alkışlanacak bir siyaset tarzı.
Lakin seçildikten sonra başka türlü davranmak, yeni nesil siyaset söylemini öldüren bir pratik değil mi?
Neyse noktalayayım:
Eskisi-yenisi farketmez.
Bir siyasetçiyi bitiren şey, kendini siyasi mesih ve kahraman olarak gören iflah olmaz bir kibre yaslanmasıdır.
Megalomani aşamasından narsisizm çizgisine savrulan siyasetçiler ilkin kendilerini, sonra o dar çevrenin dışındaki sahici dostlarını, sonra da kendilerini destekleyenleri kaybederler.
“Yeni nesil siyaset”in bu tür siyasetçiler eliyle katledilmesine izin vermeyelim.