Medyanın dijital dönüşümünü tamamlaması için başlatılan tartışma öyle ya da böyle faydalı oldu/oluyor. Önce şunu belirteyim; Demirören Medya Grup başkanı Mehmet Soysal’ın başlattığı bu tartışmayı; “gazetecilik mi kaldı?” zeminine taşımak bence haksızlık.
Dünyanın en büyük ve en etkili medya kuruluşları geleceğe dönük nasıl kendilerini konumlandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Adamlar yeni kuşak okuyucuyu anlamaya çalışıyor, onların ihtiyaçlarına cevap vermeye uğraşıyor. En önemlisi de onları yakalamanın derdinde. Çünkü bunu başaramayanlar ASLA geleceğin medya düzeninde yer alamayacak!
Habercilik açısından ÇILGIN zamanlarda yaşıyoruz. Bir olay ya da durumla ilgili gerçek bilgiye ulaşanların şanslı sayıldığı zamanlardayız artık. Yalan ve gerçeğin, doğru ve yanlışın hiç bu kadar iççice geçtiği bir dönem yaşanmış mıdır? Zannetmem.
İnsanlar artık okuduğu haberin doğru olup olmadığı ile ilgili ciddi kaygılar taşıyor. Bilginin manipüle edilerek verildiği bu zamanlarda kitleler en çok DOĞRU olana ihtiyaç duyacak. O kirli bilgi nehrinden akan suyu kim rafine edebilirse, o bir adım önde olacak.
Namuslu gazeteci kimdir?
Bir dönem ana akım medyada köşe yazarlığı yapan Kadir Gürsel’e göre Türkiye’de ‘namuslu’ gazetecilik yapılmıyor. Ve ekliyor; “Türkiye’nin namuslu, etik ve bağımsız gazetecilere ihtiyacı var.”
Bu söylemde ben çok problem görmüyorum ancak bunu dillendiren kişi daha son seçimlerde bir partizan gibi davrandığını unutmuşa benziyor. Kadri Gürsel’in 24 Haziran seçimleri öncesi CHP’nin Maltepe mitinginden paylaştığı bir tweeti hala hatırlıyorum. Manipüle edilmiş bir fotoğrafın altına şu notunu düşmüştü: Millet resmi çiziyor. Sanırsın adam gazeteci değil de CHP il başkanı.
İşine geldiği gibi konuşanların devri bitti. Ya göründüğünüz gibi olacaksınız ya da olduğunuz gibi görüneceksiniz. Sonuna kadar partizanlık yapıp sonra da “ülkenin namuslu ve bağımsız gazetecilere ihtiyacı var” nutku atmayacaksınız.