Çocukluğumda bizim eve Son Havadis gazetesi girerdi. 27 Mayıs (1960) askeri müdahalesi sonrasıydı ve ‘Son Havadis’ Mümtaz Faik Fenik, Adviye Fenik, Orhan Seyfi Orhon, Tekin Erer türü kalemlerini kılıç gibi kullanan yazarlarıyla, kendilerinden ‘kuyruklar’ diye söz eden CHP’li basına karşı mücadele ederek büyük bir kitleye sahip çıkıyordu.
Sonra ‘Yeni İstanbul’ bayrağı ele aldı. Gökhan Evliyaoğlu - Hami Tezkan ikilisinin yönetimindeki gazetenin başyazılarını önceleri Ord. Prof. Ali Fuat Başgil yazıyordu, sonra Prof. Osman Turan o köşeyi üstlendi.
Tercüman’ın muhafazakâr kesimi yanına çekme hamlesi daha sonradır.
Her gazetenin kendine özgü bir okur kitlesi vardı o dönemde; Son Havadis, Yeni İstanbul ve Tercüman okuyan CHP ile içli dışlı yazarların gazetelerinin yüzüne bakmazdı. 1980 öncesinde, gazeteler, vuruşan tarafların kimliği gibi bir şeydi; ‘solcu’ veya CHP’li iseniz Cumhuriyet okurdunuz, ‘sağcı’ iseniz Tercüman...
Milli Gazete, Yeni Devir, Hergün bu ikili durumu değiştirdi.
‘Mukaddesatçı’ bilinen kitlenin gazeteleri Milli Gazete —ve biraz okumuş-yazmışları için de— Yeni Devir’di; Ülkücüler ‘Hergün’ okurdu.
Arada Babıâli’de Sabah ve Bugün de var tabii...
Konuyu önemsemem iki sebepten...
Çankaya Köşkü’nün çarşamba günkü konukları arasında bulunanlar genellikle belli hassasiyetlere sahip olması beklenebilecek ilgi alanlarının bilim insanlarıydı: Tarihçiler ve dilbilimciler... Şimdilerde muhafazakâr kesime hitap eden çok sayıda gazete bulunduğu halde yanıma kadar gelerek görüşenler yazılarımı okuduklarını belli ettiler... “Nasıl olur?” diye düşünmeye başlayınca sebebi buldum: Bazısı Star’ı alsa bile, almayanlar da internetten okuyorlar...
İnternet önemli bir araç artık; haberlere ve yazılara erişme aracı...
Bir kadın profesör, “Sizin Ankara temsilcisi olduğunuz gazeteyi her gün alırdım, ama Cumhuriyet’i de ihmal etmezdim; hatta bayi, ‘Hocahanım hangi fikirden?’ diye eşime sorma ihtiyacı duymuştu” dedi bana...
Artık okuduğu gazeteye bağlı olarak insanların bir kimliğe ait görünmesi gibi bir dert yok; istediğiniz yazarları internetten okuyabiliyorsunuz, kimseler ne okuduğunuzu bilmeden...
Radikal gazetesinin 15 gün sonra basımına son verileceği, yalnızca internette erişilebilir hale geleceği duyuruldu. Önemli bir haber bu...
Önemi şurada: Az sattığından basım ve dağıtım masrafları yüzünden sıkıntı yaşayan gazeteler için ‘yalnızca internetten erişilir olmak’ bir çıkış yolu teşkil edebilir.
Dünyadaki eğilim de böyle: Christian Science Monitor gazetesi yıllardır basılmıyor, ama internette var... Newsweek 1 dolara satıldı o âkıbete düşmemek için; ama işe yaramadı, şimdi yalnız internette... Ünlü ‘Time’ dergisi de, çıkaran yayın grubu zararını daha fazla taşıyamayacağı için, yol ağzına gelmiş görünüyor; büyük ihtimalle o da aynı yolun yolcusu...
Kötü bir şey mi bu? Bir yönüyle kötü elbette, ama ben bunu gazete ve dergiler için çıkış yolu görenlerdenim. Basım ve dağıtım yüzünden edilen zararlar ortadan kalkınca, üstelik yalnız internetten okura ulaşan gazete ve dergiler fazla reklâm da çekince, daha nitelikli gazetecilik yapılabilir diye düşünüyorum.
Tabii, Radikal “Nasıl olsa basılmıyorum, iyi muhabirlere ve yazarlara ihtiyacım olmaz” diye amatörlerle idare etme yanlışlığına düşmezse...
Bazıları takılıyor ve değişimden farklı sonuçlar çıkarıyor... Hayır, er ya da geç, ama mutlaka gazeteler internete şimdikinden daha bağımlı hale gelecekler. New York Times yayın yönetmenini yolcu etti kısa süre önce; en önemli sebeplerden birinin, gidişi doğru okuyamaması ve gazetesini o âkıbete hazırlamaması olduğu anlaşılıyor.
Gazetesi çok satar göründüğü halde pek az okunan da var bugünün medya platformunda, gazetesi az sattığı halde yüzbinlerin takip ettiği yazarlar da...
Bu gerçeği görmeyen kaybeder.