Son birkaç haftadır, Siyonist ve İsrail mahreçli haberleri, yorumları, yazarları ve sosyal medya hesaplarını üstün körü bile takip edince, ilginç bir dinamik göze çarpıyor. Neredeyse ağız birliği etmişlercesine, üç noktaya dikkat çekiyorlar. Birincisi, İsrail’in Gazze katliamlarıyla bölgede oluşan yeni eksen. İkincisi, Obama yönetiminin beceriksizlikleri. Üçüncüsü ise Türkiye. Bu üç dinamik, ağdalı cümlelerle, Batı medyasında ana akım mecralarda da fazlasıyla kendisine yer buluyor. İsrail propaganda makinasından, seri üretimle tüketime sunulan ‘paket diskur’, olabilecek en üst düzeyde tüketiliyor. Asgari zekaya ve ahlaka hakaret eden Siyonist klişeler, yaşanan trajedinin ‘stratejik analizleri’ olarak sunuluyor.
İlk ‘stratejik’ tespitle başlarsak, İsrail’in, Gazze’de gerçekleştirdiği katliamla, yeni bir eksen inşa edildiğini söylüyorlar. Bu yeni eksen, Amerika-İsrail-FKÖ-Mısır-Suud-BAE-Ürdün’den oluşuyor. Evet, yanlış okumadınız, mezkur eksen ‘yeni’ olarak konuşuluyor. Bölgemizde yaşananlara dair iyi kötü bir fikri olan hemen herkesin, otuz yıldır bildiği ekseni yeniden keşfettiler. Hayır, en azından, bu eksene Esed’i, Maliki’yi, hatta Hizbullah ve İran’ı da dahil etseler, belki yeni bir şeyden bahsettiklerini söyleyebilirdik. İsrail ekseninin eğer yeni bir tarafı varsa, Hamas’ın barınamadığı Suriye ve ona amansız bir destek veren Tahran ve Bağdat yönetimlerin son dört yıldır oynadığı tahripkar rolün verdiği katkılar olmalıydı.
Burada mesele İsrail karşıtlığı değil. Yoksa, İsrail ekseninde diye sıralanan yönetimlerin bazılarının, Suriye ve İran’ın ise kesinlikle, ‘İsrail karşıtı’ olduğu malum. Lakin, İsrail karşıtı olmak İsrail’in dile getirdiği ‘yeni eksenden’ beri olmak sonucunu doğurmuyor. ‘Yeni İsrail eksenini’ bir araya getiren en önemli unsur, bölgemizde halkların değişim iradesine karşı en kanlı savaşları göze alanlar olması. Bu eksenin karşısına konulan ise ‘Türkiye-Suriye direnişi-İhvan-Hamas ve Katar’.
İsrail’in ikinci gündem maddesi ise Obama yönetimi. Netenyahu ile Obama’nın 2013’e kadar yaşadığı gerilimin de bir yansıması bugünlerde nüksediyor. Amerika’nın Gazze katliamına destek vermiş olması, Sisi’nin darbesini görmezden gelmesi, Suriye’de sessiz kalmasını, Maliki’nin dikta yönetimini seyretmesini yeterli bulmuyorlar. Türkiye’nin bastırmasıyla, Gazze’de bir ateşkesin olabilmesi için, doğrudan muhatap olan Hamas’ın da süreçte olması gibi oldukça basit bir rasyonalitenin işlemesini bile kaldıramayacak durumdalar. Hep bir ağızdan Kerry’e veryansın ederken, İsrail’in bir sonraki operasyonunun ismi ‘Kerry olmalıdır’ demekten kendilerini de alamıyorlar. Gazzeliler Amerikan yönetiminin katliamı seyretmesine isyan ederken, İsrail ateşkesin diğer tarafında Hamas’ın olması gibi basit bir gerçeği bile sindirmekten uzak durumda. Tıkanan ateşkes sürecinin bir dinamiği de, yeni eksenin en hararetli İsrail ortağı Mısır’ı, en azından 2012’de Mursi’nin Türkiye ile hayata geçirdiği ateşkes ‘çıtasının altına’ düşmesini engellemeye çalışmak.
Son dinamik ise Türkiye. İsrail, 2008’den bu yana Gazze’de yaptığı katliamların tamamında, karşısında Türkiye’yi buluyor. Bununla kalsa iyi. Yeni eksen diye tarif ettiği aktörlerin tamamının dolaylı veya doğrudan katliamlarını onaylamasını boşa çıkaran ülkenin Türkiye olduğunu düşünüyor. Adeta özür dilemek zorunda kaldığı Türkiye de olmasa, bölgede ve dünyada rahatsız edilmeyeceğine inanıyor. En azından Amerika’nın çok daha pasif kalacağını, Arap yönetimlerinin kendilerini baskı altında hissetmeyeceğini düşünüyor. İsrail, Gazze saldırılarına, 2008’e Davos’la, 2012’ye Mursi’yle, 2014’e ise doğrudan Hamas ile beraber müdahale eden Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya kaldı.
İsrail’in bir destek hattı olarak dile getirdiği eksenin, nasıl bir vazife ifa ettiğinin ‘yeni’ bir değeri bulunmuyor. Zira Gazze’de İsrail’in işlediği suçlar olmasa da, mezkur ekseni İsrail’le birlikte anmamak için özel bir sebep bulunmuyordu. ‘Yeni ekseni’ bir araya getiren ne İsrail ne de Gazze; asıl motivasyon bölgesel statükoyu koruma arzusu. Bu ise İsrail’in boyunu aşacak bir göreve soyunması anlamına geliyor. Başka bir deyişle, İsrail’in, bir başarı hikayesi olarak dile getirdiği ‘yeni ekseni’ ve üzerindeki aktörleri de koruması gerekiyor. Bunun ne anlama geldiğini, son dört yılda bölgemizde zuhur eden, ‘’üç İsrail ve iki Amerika’yı’’ fark edecek basireti olan herkes biliyor.