Türkiye’nin bölgesel bir güç olma çabası düşünce sistemimizi de kökünden değiştiriyor. Buradan şu sonuca varabiliriz: Bir ülkede önce düşünce değişmez. Ülkenin siyasi konumu değişince buna uygun bir düşünce sistemi geliştirilir. Bu durumda bir kişinin sağcı, solcu, milliyetçi, dindar olmasının önemi yoktur. Ülkedeki siyasi düşünce dünyadaki yerimize göre belirlenir. Mesela cumhuriyetimizin ilkeleri önceden düşünülmüş ve büyük çoğunluk tarafından benimsenmiş değildi. İmparatorluğun tasfiyesi ve bir ulus devletin kurulması düşünce sistemimizi kökünden değiştirdi ve halkımız bunu benimsedi.
Ayrıca halkın benimsediğini sandığımız bir düşünce bir gecede değiştirilebilir. Rusya’da halk komünist ideolojiye göre yetiştirilmiş ve farklı bir düşüncenin sınırı aşmasına bile izin verilmemişti. Kamuoyunda tartışılmadan, siyasi taraflarca kalması ya da gitmesi konusunda bir tercih yapılmadan, bir güç tarafından ideoloji yok edildi ve güçlü bir iz bırakmadı.
Bu durumda dünya üzerindeki konumumuz değişince düşünce sistemimizin değişmesi kaçınılmazdır. Yani resmi ideoloji muhafaza edilerek bölgesel bir güç olunamaz. Birlikte hareket ortak değerlere sahip olmakla mümkündür. Ancak bölgemizde çok farklı kültürel yapıların bulunması yeni düşünce sistemimizin kapsayıcı nitelikte olmasını gerektiriyor. Dindarlarla laik düşünenler, farklı dillerde konuşanlar ve tüm kültür değerleri birbirinden farklı olan halkları birbirine yaklaştırmak gerekiyor.
***
Bizi Osmanlıyı diriltmekle suçlayanlar yanlış düşünüyor. Eğer tarihte böyle bir devlet olmasaydı bile o yapıya benzer hareket etmek zorunda kalırdık. İnsanların kültürel değerlerinden çoğu doğumla belirlenir. Yani dinimiz, dilimiz ve diğer değerlerimizin çoğu kaşımız gözümüz gibidir ve kolayca değiştirilemez.
Bugünlerde geçmişte aklımızın ucundan bile geçiremeyeceğimiz olaylar yaşıyoruz. Askerin siyasi gücü tasfiye ediliyor ama itibarı mutlaka korunacaktır. Hatta önemli konularda görüşleri de alınır. Eskiden Kürt kelimesini ağıza almak bile suç iken şimdi onların kültürel haklarının verilmesine çalışılıyor. Azınlıkların sınırlandırılan hakları iade ediliyor. Her türlü inancın önündeki engeller kaldırılıyor, hatta dinsiz olmanız bile baskı altına alınma sebebi olmaz deniyor.
Bu önceden düşünülmüş sonra hayata geçirilmiş bir proje değildir. Önce dünya üzerindeki yeni rolümüzün ne olacağı düşünülmüş sonra bunun gerekleri yerine getirilmeye çalışılmıştır. Eğer geçmişteki yapımızı korumak isterseniz ve günümüzde yapılanları bir sadakatsizlik sayarsanız eskisi gibi çevre ile teması kesmek ve sınırlarımızın dışını yabancı saymak gerekir. Yani Suriye ile Arjantin aynı kategorideki ülkelerdir demeliyiz.
Bölgesel güç olmak sınırları kaldırmak anlamına gelmez ama bunları bir şekil düzeyine indirir. Ortak değerleri savunan, birbirinin kültür değerlerinde saygılı hatta bundan etkilenmeyi yabancılaşmak olarak algılamayan halklar haline gelirler. Zaten her halk çevresinden etkilenmiştir ve oluşan kültür değerleri ortaktır. Klasik Türk müziği bunun tipik bir örneğidir ve bu sadece bir halkın eseri dersek bencillik yapmış oluruz.