Yeni hükümetin kurulması, yeni bir dönemin başlangıcıdır. İktidar halk tarafından seçildiği için başka güçlere karşı serbest sayılır. Oysa onların da güçlü araçları vardır ve ülke yönetimini belirler veya etkilerler. Halk bağımsızlık ve özgürlüğümüzü resmi bayram kutlamalarına sığdırmıştır. Bunun yanlış yönü yoktur ama ülkeyi yönetenler bizi sınırlandıran dış güçleri etkisizleştirmeye çalışmalıdır. Bu konuda dışarının etkili araçları vardır. Mesela söz konusu ülkede iktidarı kendileri belirler ya da etkilerler. Bu konuda en önemli etki ise ekonomiyi kontroldür. Eğer dış güç ekonomik iktidarın kendisine karşı olduğuna karar verirse ve ülkedeki ekonomik yapıyı kontrol edebiliyorsa bir kriz yaratır ve bu durumda halk iktidarı suçlu görür. Bundan sonra siyasi krizin kapıları aralanır. Ülkemizin en önemli eksikliği, birçok yerde olduğu gibi enerji bağımlılığıdır. Bilindiği gibi sınırlarımızı çizmede etkin rol oynayan güç enerji kaynaklarını elimizden alıp kendisi kontrol etmiş ve hem bizde hem de birçok ülkede bu kaynağı etki aracı olarak kullanmıştır. Ayrıca ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarına ya sızmış ya da onları kendisine bağımlı kılacak sistemler kurmuştur.
Hiç şüphesiz kontrol altındaki bir ülkede kullanılan tek araç ekonomi değildir. Güçlü ülkeler bu gibi kontrol etmek istedikleri ülkelerde; siyasi hayatı etki altına alacak bir yapı da oluşturmak isterler. Halkın önem verdiği toplumsal değerleri kontrol etmek için o değere dayalı örgütlenmeleri bile kontrol altına alırlar. Bu değerlendirmeler toplumun iftihar ettiği olaylar olduğu gibi inançlar da olabilir. Bu nedenle var olan değerleri inkar etmek gerekmez ama bunlar üzerinde yabancı güçlerin çalışmaları takip edilmeli etkinlikleri engellenmelidir.
***
Yabancı güçleri engelleyecek olan esas itibariyle ülkenin güvenlik gücüdür ve özellikle de istihbarat sevisidir. Bunun etkinliğini azaltmak isteyenler öncelikle servisin dikkatini kendi istedikleri yönde çalışmalar yapması yönünde etkilerler, Mesela ona bir düşman yaratmak ve bunu yenmenin ülkeyi esaretten kurtaracağına inandırmaktır.
Bir süre önceye kadar takibi gereken tek düşmanımız komünizm olarak algılandı buna mukabil Avrupa’daki büyük ülkeler dost sayıldığından onların servis hareketleri yeterince değerlendirmeye alınmadı. Hatta daha sonraki yıllarda Batı dünyasında rekabete dayalı ayrışma oldu ve ABD’nin etkinliğine Avrupa ülkeleri karşı çıktı. Bu durumda düşmanımızı isim olarak değiştirmedi ama yapısı değiştirildi. Komünizmin tarifine yeni bir madde eklendi bu madde emperyalizmin sembolünün ABD olduğu şekline dönüşüp ve solculuk tanımını değiştirdi. O günlerde Avrupa’da ortaya çıkan sol hareket de komünizm sayıldı ama ABD karşıtlığı solculuk için yeterli şekil olarak görüldü.
Ben solculuğu Avrupa’nın bir aracı olarak gördüm, hatta ülkede büyük ölçüde komünizmin olmadığını düşündüm. Sonuçta, solculuk ABD karşıtlığı olarak algılandığı için tehlike sayılmadı ve solculuğa yönelik karşıtlığın gücü azaldı. İstihbaratımız önce tek düşman saydığı solculuğu izlerken, gene onlarla uğraştı ama onlar açısından güya zararsız düşmanla birlikte yaşadık.
Yeni dönemde karşıtlığı ideolojiye bağlamamalı, düşmanlığı geçici sayıp karşı ülkelerle anlaşmanın önünde hiçbir kalıcı engelin olmadığını, yaşadığımız şartların bizi karşı karşıya getirdiğini ve bu şartların değişebileceğini düşünmeliyiz. Bu sorunlu olduğumuz ülkeyle yakınlaşmak değildir. Ama sorun müzakereyle uygun biçimde elbette çözülür.
İstihbaratın bir akıl meselesi olduğu ve günümüzde ülkelerin en önemli savaş aracı olarak kullanıldığı malumdur. Yeni dönem iktidarının da özellikle bu meselenin çok önem arz ettiğinin bilinci ile tüm siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal hatta medya üzerindeki muhtemel istihbarat servislerinin etkinliğinin takibi için yönlendirmelerde bulunması gerektiğini düşünüyorum. Tüm büyük ülkelerin yaptığı gibi bu kurumumuzun da birinci derece öncelikle kuvvetlendirilmesi gerekmektedir.