Trump Rusya’ya yönelik söylem değişikliğini uzun zamandan beri, hatta seçim döneminden bu tarafa oluşturmakta. Trump ilk devlet başkanıdır ki; söylemlerinde her şeyin başına ekonomik çıkarlar konseptini yerleştirmekte! İlk defadır ki; yüksek perdeden ABD ekonomik gerçekliklerini dile getirmekte. Her şeyi kapitalist sistemin kurallarına göre uygulama çabasında. Bunu yaparken içerideki homojen olmayan devlet yapısına da dünyayı şirketleri gibi gören büyük şirketlerin ve sahiplerinin kurallarına da meydan okumakta. Bu değişkenliğin ve üzerine bina inşa edilmesi zor olan tavrın sebepleri budur.
Trump devlet adamı değil. Lakin kapitalisttir ve dünya şartları, küresel kapitalist kafanın kontrolünde! Acımasız durum devletleri ve devletler hukukunu çiğnemekte. Uzun zamandır anladığımız budur. Devletler hukukunu kural bilenlerle kapitalist dayatmayı kural bilenler arasındaki çatışmadayız!
Bu durumda “kimin, hangi sözüne güvenmek mümkün” sorusunu veremeden geçemeyeceğim. İşte burada devletler hukuku anlayışı ile dünyanın kapitalist gerçeklerini harmanlayabilenlerin başarısı olursa içinde bulunduğumuz çıkmazla baş etmek mümkündür.
Erdoğan, Trump ve Putin arasındaki ilişkilere baktığınızda, esasında dünyanın içinde bulunduğu gerçekleri anlamak zor değildir.
Rusya - Amerika ilişkilerini, uzun zamandan beri delmeye çalışan İngiltere gerçeğinin nedenleri de, yukarıda bahsettiğim durumda saklı! Trump’ın tek başına karar vermese bile, kendi üslubunu destekleyen kişi ve odaklarla beraber hareket ettiği açıktır.
Sessiz İngiltere; ne Türkiye - Rusya ilişkilerinden, ne de ABD- Rusya ilişkilerinin pekişmesinden memnun. Bunun derin tarihi geçmişi vardır. Şunu söylemekte yarar var. Bu düzenin değişmemesi için, İngilizlerin denizlere hâkimiyetiyle başlayan dünya hegemonyasının yeni sistemde çökmemesi için ABD - Rusya ilişkileri, Rusya - Türkiye ilişkileri derin İngiliz aklı için önem arz ediyor.
Amerika, İngiltere ile beraber hareket ediyor, hep böyleydi. Çünkü devlet olarak dünya hayatına girmesinin arkasında İngiltere söz konusu. Lakin yeni dünya şartları ve kapitalist sistem, Trump’la birlikte bazı kuralları delme yolunda. Trump’ın çok devrimci olduğundan değil, dünyanın yeni şartları, bir takım adımları tetiklemekte ve Trump acımasız kapitalizmin temsilcisi. Bu durum “dünyayı nereye götürecek” sorusunu şimdiden kestirmek mümkün değildir. Açık gözüken şu ki; bu kapitalist dayatma, devletler hukukunu çiğnemekte! Türkiye - Rusya ilişkilerinin ve S-400’lerin üzerine bu kadar algının sebeplerini de, bu gerçeklerde aramak lazım. İngiltere zinhar, Rusya’yı yeni dünya masasında şimdiki ağırlığında görmek istemiyor. Türkiye ile ilişkilerinin bu denli pekişmesinin, yeni masada kimlerin söz sahibi olacağını şimdiden kestirmekte. Amerika - Rusya ilişkilerini dünya dengesi için önemli buluyor, lakin kendi kontrolünden çıkarsa buna sessiz kalmayacağı açıktır. Türkiye konusu böyle değil! Türkiye, Osmanlı varisi. Geçmişi ile bakış açısına sahip çıkan yeni Türkiye, eski kudretini geri getirme peşinde olduğunu açıktan görmekte. Uzun yıllar çaba harcayıp İslam bayraktarı Türkleri ve Anadolu irfanını köşeye itme konusunda bayağı başarılı olundu. Şimdi dünya değişiyor ve Türkiye eski kodları ile yeni dünyaya talip. Rusya - Türkiye ilişkileri, bu talebi daha belirgin hale getirecek detaylar barındırmakta. Bu vaziyet, Rusya’nın veya Türkiye’nin çok sevmesi falan değildir. Zaten kimse kimseyi değil, çıkarlarını sevmekte! Bu durumda Rusya çıkarları da, Türkiye’ye dostça bakmaya zorlamakta. Dolayısı ile ilişkilerin seyrini buna göre değerlendirmemiz şarttır.
Türkiye’nin kendisine vereceği soru açıktır. Hedefimiz nedir? Biz dünya sahnesinde şimdilik küçük olsa bile, kendi yerimizi sahiplenmek istiyor muyuz? Bu sorunun cevabı “evet” ise, o zaman Türkiye’nin tüm geniş çaplı açılımlarını doğru okuyup, yorumlamak ve desteklemek, ehemmiyet kesbetmekte. Bu büyük resmi görmeden Türkiye’nin; Akdeniz, Suriye, Afrika, Uzak Doğu ve Asya coğrafyasındaki hamlelerini ve olaya İslam Âlemi perspektifinden bakış açısını anlamamız mümkün olmayacak!