Son günlerde cumhurbaşkanlığı seçiminin ülke siyasetindeki etkileri tartışılıyor. Bu konuda verilen bir beyanatın Cumhurbaşkanının düşüncelerini de aksettirdiği söyleniyor. Ancak bu konu yeni değildir. Yani Erdoğan’ın siyaset dışına itilmek istenmesi partinin kurulduğu günden beri vardır. Erdoğan’ın mahkum edilmesi ve milletvekili olmasının engellenmesi bu sürecin ilk hamlesidir. Okul kitabındaki bir şiiri okuduğu için mahkum edilmesi siyasi sonuçlar yaratmış ve onu etkisiz kılmayı sağlamıştır. Ancak CHP başkanının desteğiyle Anayasa değişikliği ve Siirt seçimlerinin iptali de dahil birçok işlem bu durumu etkisiz kılmış ve Erdoğan gerçek yerine ulaşmıştır. Ama onu siyaset dışına itmek isteği devam etmiş ve AK Parti’nin kapatılması amacıyla dava açılmıştır. “Erdoğan Operasyonu” adıyla yazdığım kitapta amacın AK Parti’yi etkisiz kılmak değil Erdoğan’ı siyaset dışına çıkarmak olduğunu söylemiştim...
***
Eğer AK Parti kapatılsaydı ve Erdoğan başta olmak üzere çevresindeki bazı kişiler siyasi yasaklı haline gelecek ve aynı ideolojiyi savunan bir parti kurulacak ama bunun kapatılması istenmeyecek ve askerler darbe hazırlığından vazgeçeceklerdi. Ülkemizdeki tüm darbeler dış politikayı değiştirmek amacı taşır ama askerler siyasi analiz yapmadıkları için her şeyi Atatürk’ün ilkelerini korumak ya da ülkeyi ele geçirmek isteyen bazı örgütleri bertaraf etmek için yaptıklarını düşünürler. Mesela Atatürk’ü koruma kanununu çıkaran, Anıtkabir’in inşasını tamamlayıp Atatürk’ü toprağa veren, Atatürk’ün son başbakanı Celal Bayar’ın liderliğinde kurulan Demokrat Parti’ye karşı darbe yapılmış, Bayar’ın başbakanlığı sırasında gözden düşen İnönü bu darbenin arkasında yer almıştır.
Operasyonların hedefi sadece Erdoğan değildi. Meclisin toplanması için 367 milletvekilinin gelmesinin şart koşulması Gül’ün cumhurbaşkanlığını önlemek amacı taşıyordu. Ancak MHP siyasi görüşleri arasında hiçbir benzerlik olmamasına rağmen Gül’ün seçilmesinin önünü açtı.
İnsanlar arasındaki dostluk onların hep bir arada olacağı anlamına gelmez. İnsanlar siyasi görüşlerini dostluğa feda etmezler. Duyguları aynı kalsa bile farklı hareket edebilirler. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde iki dostun birbiriyle yarışmayacağını düşünmek yanlıştır. Zaten şimdiki strateji Erdoğan ve Gül’ü karşı karşıya getirmek ve yeni bir siyasi gücü etkili hale getirmektir.
Erdoğan ve Gül arasında dış politikada fark olduğu söylenebilir. Ancak yapılması gereken birbiriyle mücadele etmek yerine yeni dünya düzeninde Türkiye’nin alacağı yer konusunda anlaşmaları ve buna uygun bir siyasi kadro üzerinde anlaşma sağlanmasıdır. Böylece AK Parti içindeki yeni stratejiye karşı olanlar da uzaklaştırılmış olur ve yeni ve değerli bir kadro oluşturulabilir.
Türkiye büyük bir değişim yaşanan dünyada önemli bir konumda bulunuyor. Bunu bir mağlubiyete dönüştürmemek ve şartları insanlığa daha fazla hizmet edecek bir Türkiye inşa etmek için kullanmak kişisel başarılardan daha önemlidir.
Bugünkü dünya şartlarında muhalefetin bir alternatif oluşturması mümkün görünmüyor. Önemsiz konularda tartışma yapmak yerine ülke için bir yandan tehlike yaratan diğer yandan büyük fırsatlar sunan bu ortamda ülkeyi ileri götürmek iktidar olmaktan daha önemlidir.