Yeni CHP’ tartışmalarını, ilk kez slogan düzeyinde kullanarak Kılıçdaroğlu başlattı. Büyük ölçüde siyasi elitler düzeyinde farklı ‘renklerden’ isimleri siyasal vitrin düzenlemesinde kullanmaktan ibaret kalan ‘yeni CHP’ iddiası, 2010 Referandumundan itibaren tüketime sunuldu. Sayısı bir elin parmağını geçmeyen ‘tutunamayanlardan’ ibaret olan bu isimlerin, ‘farklılıklarından’ ziyade ‘Erdoğan ve AK Parti karşıtlığı’ ortak paydasında buluşmaları ve ‘yeni CHP’ ile de şanslarını denemelerine imkân sağladı.
Sınırlı sayıdaki yeni siyasi elit katılımlarının kadük kalmasının dışında, yeni CHP adına göze batan en hayati gelişme ise CHP’nin ‘sokakla ve marjinal solla’ kurmaya başladığı yeni ilişki biçimi oldu. Uzunca yıllardır merkezdeki sol olarak ana muhalefet tabanını ve kimliğini koruyan CHP, Kılıçdaroğlu ile birlikte yakın tarih siyasi tecrübelerinden çıkardığı derslerden uzaklaşmaya başladı.
Bir anda CHP grubunu ‘Meclisi boykot ederken’, genel başkanını ‘Ulus’ta barikatları aşmaya çalışırken’, vekillerini şiddet ve terör kullanan unsurlarla mesafelerini sıfırlarken görür olduk. CHP grubunda atılan sloganların içeriği değişmeye, konuşmaların tonu hızla dönüşmeye başladı. Yeni CHP, ‘ergen üsluba’ sonuna kadar ram olan, sokağı meşru siyasete önceleyen bir çizgiye doğru evrilmeye başladı.
Bununla birlikte, altı ok ideolojik karmaşası, tek parti döneminin yükleri, 2002 sonrası ortaya koyduğu yoğun vesayetçi ve darbeci çizgi, parti içerisindeki farklı dünyalar gibi başlıkları yönetmekte sıkıntı yaşadıkça sokak reflekslerini, aktivizmi içselleştirme dozajı da arttı. Sokağın hareketliliği, hem CHP’nin birçok başlıkta yaşaması gereken yüzleşmeyi tehir ediyor hem de ‘yeni CHP’ havasını ideolojik kaostan kestirme bir şekilde kurtarıyordu.
Statükonun var ettiği ve ana eksenini oluşturmaya devam ettiği CHP’nin marjinal sol aktivizme savrulmaya başlaması, oldukça kontrolsüz bir sürecin de önünü açtı. Bu durum, Suriye’de mezhepçi eğilimleri kapatmaya yetmeyecek ölçüde ahlaki tutarsızlık içerisindeki ‘anti-emperyalizm’ sloganlarıyla, Taksim protestolarında İslamofobik ve sınıfsal nefreti gizleyemeyecek ölçüde ‘siyasaldan kopuk’ lümpen şiddet eşliğinde sürdürüldü.
Mezkûr durumun zirve yaptığı Gezi’de, CHP bir anda sokağın arkasında buldu kendisini. Sokağa inisiyatif vermenin oldukça tabiî neticesi olarak, Mecliste siyaset yapması beklenen merkez bir parti, kalabalıkların oluşturduğu kontrolsüz dalganın üzerine kendisini bırakıverdi.
Ortaya çıkan şiddet ve terörün bir paket halinde tüketildiği bu dalganın üzerinde, CHP’nin yeni algısı kabaca ‘Halkevleri-Çarşı ekseni’ne hızla kaydı. Aynı eksenin çok satan medyadaki tabiî üyeleri tarafından da takdir görmesi sağlanan CHP, açıktan şiddet ve teröre karışmış gruplarla haşır neşir olmaktan imtina edemez hale geldi.
İstanbul’da savunmasız bir Savcı’yı önce rehin alan, ardından da katleden terör örgütünün eylemi için Kılıçdaroğlu’nun Twitter üzerinden verdiği tepki, ‘CHP-şiddet ilişkisi’nin terörizme varan boyutlarının masaya yatırılmasını icbar etmektedir. Gezi şiddetini ve terörünü estetize etmenin kurbanlarından birisi olan 14 yaşındaki bir çocuğun intikamı için katledilen masum insanların sayısı bir taraftan artarken, Kılıçdaroğlu’nun ithamla başlayan söylemi, sosyal medya dezenformasyonundan mütevellit komplo teorileriyle tamamen kontrolden çıktı.
Türkiye’nin ana muhalefet partisi, intikam merkezli bir terör örgütü ile arasındaki mesafeyi buharlaştırmış durumda. Önce tweet mesajıyla tahrikte bulunup, sonrasında pişkin itidal çağrıları yapmak durumu kurtarmamakta, aksine daha da sıkıntılı hale getirmekte, aradaki mesafesizliği gidermemektedir.
İktidara gelmek için kendisine ilginç bir istatistiksel ve siyasi hedef olan %35’i koyan Kılıçdaroğlu’nun, bundan sonra şiddet, terör ve sokak hareketleriyle nasıl bir ilişki kuracağı hem Türkiye’nin genel huzurunu ilgilendirmektedir hem de CHP içerisindeki eksenin nereye kaydığını görmek açısından belirleyici olacaktır.
Ezcümle, ‘her yer Taksim, her yer direniş’ ergen coşkusunun CHP’yi götüreceği yer; ‘iyi çocukların’ kesintiye uğratmaksızın devam ettirdikleri terör ve katliamlarla ‘gerçeklikten ve siyasaldan kopmak’ olabilir. Ancak cenazeler üzerinden var olabilen, intikamla siyasallaşan bu yeni dalgadan CHP’yi Kılıçdaroğlu’nun uzak tutma iradesi olmadığı hissediliyor. Yeni CHP’nin ‘yeni olan tek dinamiğinden’ kurtulmadan, sokağın ayartıcı etkisinden sıyrılmadan yenilenmesi mümkün görünmüyor.