Yarın, kurulacak sandık Türk demokrasisinin “demokrasi olmak” için eline geçen en önemli fırsatı ifade etmektedir. En aşağıdan en yukarıya kadar bütün siyasi karar pozisyonlarına seçimle gelinebilir olmayı başarmak siyasal sisteme de yüksek kalitede oksijen verecektir. Toplumun, bütün karar vericileri tayin etme hakkının gerçekleşmesi ve bilhassa cumhurbaşkanlığı gibi vesayetin gözbebeği bir kurumu yetkisine dahil etmesi geç kalmış ama kesinlikle hak edilmiş bir iktisaptır. Toplum, sabırla, sükunetle, soğukkanlılıkla ve en çok hakarete uğradığı zamanlarda bile öfke nöbetine tutulmadan demokrasiyi kazanmıştır. Yarın da bu kazancını taçlandıracaktır.
Cumhurbaşkanı’nın halk oyuyla belirlenmesi teknik bir düzenleme değildir. Bilakis, teknik ve bürokratik dehlizlerde boğulan çözümlerin önünü açacak bir anahtardır.
Türkiye, çözüm bekleyen sorunlarını siyasi fantezilerle erteleme ve büyütme lüksüne sahip olmadığını on yıllardır yaşayarak görüyor. Adı ne olursa olsun; Kürt sorunu, paralel vesayet düzeni, kalkınma veya sosyal devlet hedefine ulaşmak, hepsinde kararlı bir el ve cesaret gerekmektedir. Vakit kaybı ve birbirinin tamamlayıcısı olmaktan uzak yetki paylaşımları sorunların çözümünü imkansız kılmaktadır.
Bir örnek...
Devletin yönetimindeki siyasi, bürokratik, askeri güçlerle, sivil iktidar ortakları senelerce yanlış yapıldığını bile bile; çoğu kez gerçek fikirlerini söyleyemeden “başkaları ne der” gibi kaygılarla Kürt sorununda çözümü ertelemiş ve akan kanı seyretmişlerdir. Oysa, bir liderlik gerekiyordu. Sadece bu... Nitekim, çözüm için sorumluluğu üstüne alma cesaretine sahip olan liderlik imkan bulduğunda neler yapılabildiğini gördük.
Türkiye’nin sorunları çözme vaadini toplumla açıkça paylaşan ve eğer bunda muvaffak olamazsa da yine toplumla hesabını sandıkta gören bir düzene ihtiyacı vardır. Ankara’nın dehlizlerine kaybolup giden fikirlere ve harcanan yıllara değil...
Cumhurbaşkanlığı sandığı işte bu imkanı cömertçe sunmaktadır. Toplum hem sorunlara çözüm bekliyor hem de gelecek hayallerini gerçekleştirecek bir siyaset arıyor. Erdoğan ve AK Parti iktidarları bu denkleme oturmuştur. Oturduğu için de her seçimden büyüyerek çıkmış ve tam anlamıyla yeni bir merkez inşasına muvaffak olmuştur. Şimdi ise yeni sandık o merkezin “siyasal rejim” haline gelmesini sağlayacaktır. Pazartesi gününden itibaren ülke yeni bir rejimle yönetilmeye başlanacaktır. Her aşamasında halkın kararının ve denetiminin egemen olduğu yeni bir rejim.
Vesayetin payını düşüren, demokrasinin alanını genişleten ve her türlü siyaset dışı sürprizlere ve girişimlere kapalı bir sisteme geçiliyor.
Garantisinin ve koruyucusunun bizatihi millet olduğu sistem... Yeni Türkiye’yi tanımlayan da millet iradesinin oyuna güçlü bir şekilde dahil olmasıdır.
Yarın yapılacak seçim, Cumhuriyet’in sancılı, yaralı, gergin, ötekileştirici ve darbeli öyküsünü tam ve geri dönüşsüz demokrasiye çevirecektir.
2002’den beri kurulan her sandık “tarihi” değer taşıyordu ve gerçekten de her biri tarihe olumlu katkı sağladı. Yarınki sandık sadece tarihi öneme haiz değil aynı zamanda yeni bir tarih başlatma fırsatı sunmaktadır.