Herkese Merhabalar;
Hep istediğim ve çok da beceremediğim gazete köşe yazarlığı ısrarımı sürdürmekten vazgeçemediğim için karşınızdayım.
İlklerin heyecanı parmaklarımın ucunda tedhiş ediyor zihnimi.
Tamamlasam bu yazıyı, sonrası gelecek biliyorum.
Topyekün bir anlamı olmayacak belki diye düşünüyorum. Görüyorsunuz yazının içeriğinin oluşmasına yardımcı düşünceleri de engel olamıyor, ekliyorum.
Düşüncenin samimiyetini klavyeden saklamadan yazmalı diye düşünüyorum.
Ve bu işte anlatabilmenin, kendini gerçekleştirmenin özgürlüğü var herhalde.
Ve kuşatan sorumluluklar ayrıca.
Adı ecnebi bir kelime olan gazetede yazmak da neyin nesi diye mırıldananları görüyorum karşımda.
Olsun diye yapıştırıyorum cevabı.
Gazete yeryüzü gibi bir ortamdır. Herkese yaşama imkanı tanır.
Sürekli kendi işimi yapmış biri olarak yaşamadığım bir ihtimalle sahipleniyorum kalemi.
Kovulmak artık bir ihtimal…
Bir hukukçuyum ve belki daha çok bu alana ilişkin düşüncelerimi aktaracağım okuyucuya…
Lakin kalem evrilmek isterse o yana ve zihnimde izin verirse bu yana yazmak isterim bir çok konuda.
Kelimeler yazının tuğlalarıdır. Hangi yapının duvarlarını ördürür okuyucu, bilinmez.
Bir dönüşümün komik hikayesi olur bazen yazarlık. Ahmet Hakan bir gün yazamaz derdim. Yanıldım. Yanılgımdan aldığım cesaretle yazmak azmindeyim.
Çok okunan bir yazar olsam da “Eski seccadelerinizi seviniz” diye bir cümle geçirebilsem yazımda Mehmet Şevket Eygi edasıyla.
İnsan Yavuz Donat’ın hayatını ne kolay devam ettirir. Ama iş Çetin Altan’a gelince vefat etmeden çıkmaz asla meydane.
Her daim nasıl yazar insan… İzin verilmeli yazarlara bir gün, yazının başlığıyla idare etmeli okuyucu. Bir gün sonra yazının kendisi gelir bulur başlığını.
Karışık aklımla çıktığım bu yolda hep olduğu gibi iyi niyetimle ve hala devam eden heyecanımla
çokça yazılar yazabileceğim inancıyla,
Herkese bir kez daha Merhaba…