İsrail aptallığına doymasın. 1967’nin Haziran ayında sadece 6 gün içinde Mısır, Suriye ve Ürdün ordularını darmadağın ederek Batı Şeria’yı, Gazze’yi, Colan’ı ve Sina’yı ele geçirmişti ya, 20 senedir mütemadiyen mevzi kaybetmesine rağmen hâlâ 1967 şartları geçerliymiş gibi hareket etmekten kendini alamıyor. Öyle hareket ettikçe de burnu sürtülüyor ve tükürdüğünü yalayıp duruyor.
1991’de “Taş Çocukları”yla baş edemeyip Oslo’da Filistin Kurtuluş Örgütü’yle masaya oturmak ve 1993’te Gazze ile Batı Şeria topraklarında özerk bir Filistin devletinin kurulmasını sineye çekmek zorunda kaldı İsrail. 2000’de Hizbullah savaşçılarıyla baş edemeyip Güney Lübnan’dan, 2005’te de Hamas’la baş edemeyip Gazze’den çekilmek zorunda kaldı. 2006’da Hizbullah’la savaşa ancak 33 gün, 2008 sonları ile 2009 başlarında da Hamas’la savaşa ancak 22 gün dayanabildi; savaşların başında ilan ettiği hedeflere (Hizbullah ve Hamas’ın bertaraf edilmesi) ulaşamadan ateşkes ilan etmek zorunda kaldı. Son Gazze savaşında ise 8 günde pes etti. Havadan, karadan ve denizden bombalattıkları Gazze’nin onca şehide rağmen dize gelmediğini ve gelmeyeceğini, öte yandan Hamas’ın Tel Aviv’e kadar fırlattığı füzelere kendi halklarının dayanamayacağını vakitlice idrak eden Siyonist idareciler, bilmem kaç bin yedek askeri göreve çağırarak attıkları kara harekâtı havasının da kâr etmemesi üzerine, Türkiye’ye “Aman bu işi sona erdir!” diye yalvarmaya başladılar (Türkiye’nin bölgedeki diplomatik ağırlığı kayboldu diyenlerin kulakları çınlasın!)
Hamas lideri Halid Meşal anlatıyor: “İsrailliler ateşkes için Türkiye’yi iki kanaldan arayarak bu yönde çaba göstermesini istedi. Türkiye ve Mısır’ın gösterdiği çabalar sonuç verdi. Biz son saate kadar Türk yetkililerle iletişim halindeydik. Mısır, Türkiye ve Katar üçlüsü ateşkeste etkin oldu. Amerikalılar bunun tek çıkış yolu olduğunu gördüler. Aksi halde Netanyahu bu macerayı sürdürseydi kaybedecekti.” (Anadolu Ajansı)
Netanyahu zaten kaybetti. Ben söylemiyorum, İsrail basını söylüyor. Sağcı Jerusalem Post, solcu Haaretz, bizdeki Hürriyet gazetesine tekabül eden Jedioth Ahronot, hepsi bir ağızdan ilan etiller: “Kazanan Hamas, kaybeden Netanyahu.” Şu tespit de İsrail basınına ait: “Mahmud Abbas irtifa kaybetti, Hamas yükseldi. İsrail bundan böyle Hamas’ı muhatap almak zorunda kalabilir.”
***
İsrail aptallığına doymasın, evet. Filistin Kurtuluş Örgütü 1980’lerin sonunda İsrail’i resmen tanıyıp silahlı mücadeleyi bıraktığını duyurmuş, 1993’te de “Gazze ve Batı Şeria topraklarında bağımsız bir Filistin devletinin en geç 1999’da kurulması” karşılığında uluslararası hukukun Filistin’e tanıdığı toprak hakkının büyük bir kısmından feragat etmeyi kabul ederek dönemim İsrail hükümetiyle bu yönde bir anlaşma imzalamıştı. O zamanlar Hamas henüz emekleme safhasındaydı. İsrail’in anlaşmaya ihanet etmesi ve ardı arkası kesilmeyen aptallıklarına doymaması sayesinde Hamas büyüdükçe büyüdü, nihayet Filistin’de ‘raconu kesen’ esas güç haline geldi. Üstelik, İslam dünyası Hamas’ın etrafında kenetlenmeye başladı.
İsrail’in hesaplarına kusursuzluk atfedenler, haşa “Her şey Yahudilerin kontrolü altında” diyenler, Müslümanların iradesine metelik vermeyip aşağılık kompleksinden geberenler, hey! 1967 zaferinden mütevellit güç zehirlenmesinin İsrail’i nasıl zayıflattığını, Siyonist idarecilerin basiretlerini nasıl bağladığını, onlara kendi mezarlarını nasıl kazdırdığını görmüyor musunuz? Düpedüz ahmak bunlar! Filistin’in ve bütün İslam dünyasının dirilişini tetiklemekten başka hiçbir işe yaramıyor o dillere destan “kusursuz hesapları”. İster davranışlarını düzeltsinler ister böyle devam etsinler; her hareketleri bize yaramaya devam edecek. Yeter ki inancımız sarsılmasın. İnanıyorsak güçlü olan biziz.
Batı Şeria’da “sivil yerleşimci” denilen Siyonist milisler için hâlâ evler yapıyorlar, şehirler inşa ediyorlar; ne güzel! O evlerde, o şehirlerde Filistinli kardeşlerimiz oturacak inşaallah. Güney Lübnan ve Gazze’den çekilmeye nasıl mecbur kaldıysa, Batı Şeria’dan, Harem-i Şerif’ten de öyle çekilmeye mecbur kalacak İsrail.
Yeni bir günün sabahındayız. Güneş doğuyor. Ne İsrail’in cinayetleri karartabilir güneşi, ne Batılı Siyonist emperyalistlerin tezgâhları. Türkiye ve Arap ülkelerindeki değişim ve devrim rüzgârları sayesinde, sadece Filistin’in değil bütün İslam dünyasının kurtuluşu için bir perspektifimiz var artık.
Birilerine bir türlü beğendiremediğimiz “İslamcılık” sağ olsun; Müslümanlar 100 yıl sonra dünya siyaset sahnesine parlak bir dönüş yapıyorlar. Zorlu bir süreç bu. İşimiz hiç kolay değil. Fakat Erdoğan, Mursi, Meşal, Gannuşi gibi liderlerimiz de öyle zoru görünce kaçacak cinsten değil.
Bismillahirrahmanirrahim.