Bir devletin bir başka egemen devletin topraklarına ilan ede ede tankla uçakla girdiği ve başkente doğru ilerlediği son 17 gün gösterdi ki kurulu dünya düzeni iflas etmiştir. BM, NATO, AB gibi varlığı önemli ama işlevsiz ve hakkaniyetsiz uluslararası yapılar değişim talebini reddettikçe iddialarının ve ideallerin altında eziliyor.
Tam da bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2014'ten bu yana dile getirdiği "dünya beşten büyüktür" mottosu eski dünyaya itirazın, yeni dünyaya dair umudun tek taşıyıcısı.
Ankara'nın savaşan iki ülkeyle de yapıcı temas içinde olması, "aktif tarafsızlık" kavramının hakkını vermesi ve Antalya'da Ukrayna ile Rusya Dışişleri Bakanlarını aynı masaya oturtması dünyanın çaresiz kaldığı noktada çare üreten ülke olması Türkiye'nin yeni dönemine işaret ediyor.
20'si devlet ve hükümet başkanı, 70'ten fazla bakan, 50'ye yakın uluslararası örgüt temsilcisi olmak üzere 2 bin 500 kişinin katılımıyla gerçekleşen ve değişen dünyanın ihtiyaçları üzerine giden Antalya Diplomasi Forumu BM'nin boşalttığı alanı dolduracak bir vizyona sahip.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Forum'un açılışında Ukrayna'nın yalnız bırakılışından artan mülteci sorununa, covid aşı adaletsizliğinden BM Güvenlik Konseyindeki çarpık yapıya kadar pek çok güncel soruna değindi.
Konuşmasında "Bu doğru değil, bunda haklı değil" denebilecek tek cümle dahi yoktu. Dile getirilen eleştirilerin de, sunulan çözüm önerilerinin de doğruluğunu işiten herkes biliyor. Onaylıyor, düşünüyor, konuşuyor. Bir müddet sonra fikirler eyleme dönüşecek.
Türkiye dünyayı mayalıyor.
Ama bu esnada olan ateşin düştüğü coğrafyalara oluyor. Savaş, terör, açlık, göç insanoğlunun iflahını kesiyor.
Nitekim Rusya'nın Ukrayna işgaliyle yükselen ateşi kimse düşürmeye çalışmadı. İşgal adım adım geliyordu kimse durdurmadı, oralı bile olmadı.
Kırım'ın ilhakına itiraz etmeyenler şimdi Ukrayna işgaline maşa marifetiyle uzaktan müdahil oluyor. Ukrayna'ya sokak savaşı için silah ve yabancı savaşçılar gönderiyorlar. Zelenski de gönüllü olan herkese sonunu düşünmeden silah dağıtıyor.
Putin dün açıkladı, Rusya da Ortadoğu'dan "yabancı savaşçı" taşıyacak Ukrayna'ya.
Suriye'de yaptıklarını yapacaklar bir kez daha.
İnsan kanıyla ıslanmış bir bataklığa çevirecekler Ukrayna'yı.
Kimin kim hesabına öldürdüğü belli olmayan, sadece cana değil mala, ırza, toprağa da tecavüz eden katiller sürüsüyle bitmeyen bir savaş planlıyorlar.
Vekalet savaşının çözüm olmadığını sorunu büyüttüğünü göremeyen bir akıl yönetiyor ne yazık ki dünyayı.
Bu gidişatı durduracak aklıselim şükür ki Türkiye'de var.
İnsan sevgisi, adalet duygusu ve devlet tecrübesiyle inşallah Türkiye yeni kurulacak düzene ilham olacak.
**
Diyarbakır anneleri Kılıçdaroğlu'nu fena gömmüş!
Otel lobilerinden çıkamayan CHP lideri Diyarbakır'da önce bir salon toplantısı yapmış.
Sonra dağda askere silah sıkan PKK yöneticisi Nurettin Demirtaş ile HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş'ın babasıyla görüşmüş. Annesini de ziyaret edecek diye açıklama yapmış CHP'li yetkililer.
Sonra da üç yıldır ziyaret etmediği, hiçbir CHP'linin gidip "derdiniz nedir kardeşim" demediği Diyarbakır annelerine kumpas kurmuş.
Malum ortağı HDP'nin şerrinden çekindiği için gidemiyor HDP binasının önüne. "Diyarbakır'a gitti, Diyarbakır annelerine gitmedi" demesinler diye de formül lazım. "Kaldığınız otelde buluşalım" diye haber göndermiş o yüzden acılı annelere.
Gerisini Diyarbakır annelerinden dinleyelim:
"Otele gelmiş, bizimle görüşmek istemiş. Biz aileler olarak onu protesto ettik. Odalarımıza çıktık, iki temsilci gönderdik. Kılıçdaroğlu'na dedik ki 'Bizimle görüşmen gereken yer, otel değil, HDP Diyarbakır il binasının önü. Çünkü bizim çocuklar buradan kaçırıldı. 260 ailenin çocuğu bu binadan kaçırıldı". O arada CHP'liler görüntü alıp, güya Kılıçdaroğlu derdimizi dinlemiş gibi kamuoyuna lanse ettiler. Biz onu HDP il binasının önüne bekliyorduk. Ama gelmek yerine yalan haberle kamuoyunu yanılttı ve bizi üzdü. Bu olaydan sonra onu bir daha çadıra almayacağız. O gitsin ortaklık yaptığı insanların annelerini dinlesin."