Seçim bitti mazbatalar alınmaya başladı. Birçok ilde belediyede başkan değişti. Bu değişimde çıkarılması gereken ödevler, çok... Bugün, belediye başkanlarına hukuk, kent ve katılım bağlamındaki çalışmaların ışığında birkaç noktanın altını çizerek tavsiyede bulunmak istiyorum...
Ortak akıl önemli
Seçimden önce dile pelesenk olan "ortak akılla yöneteceğiz" sloganları daha soğumadan, buna uygun adımlar atmak gerekiyor. Bunun birçok yolu, birçok ayağı var. Ama her şeyden önemli olan unsuru bu söylemin içselleştirilmesi. Ortak akıl nedir? diye sorsak çok güzel edebi tanımlar çıkabilir. Aslında çok ağdalı ifadelere gerek yok. Ortak akıl, bir kişinin olayları anlama ve yönetme noktasında sadece kendi aklının yeterli olmayacağının farkına varması ve bu konudaki yetkin isimleri yanına toparlayıp, kendisinin aklından daha büyük bir akıl inşa etmesidir. Doğru bir ortak akıl serencamının üç unsuru vardır. Birincisi lider "yetersiz olduğu noktaları kabul etmelidir", ikincisi "alanında iyi akıllar sürece dahil edilmelidir" ve üçüncüsü bu istişarelerden çıkan sonucu lider "uygulamalıdır. Bunu önceleyeni şehir kaybetmek istemez....
Kent konseyleri
Ortak aklın bulunmasında bir parametre de katılım kültürünün oluşturulmasıdır. Bence bir başkan için en büyük ödev Belediye Kanununda düzenlenmiş resmi danışma organı olan kent konseyini kurmak ve işler hale getirmektir. Gerçekten şehrin tüm unsurlarını kuşatan bu yapı, şehirde yaşayanların oluşturduğu bir meclis görünümündedir. Geriye dönük bakarsak başarılı birçok belediye, bu yapıyı "gerçekten" kurmuştur. Bu manada Türkiye Kent Konseyleri Birliği, tüm siyasi yaklaşımlara eşit mesafeli yaklaşımı ile mihmandar olmakta, konseyleri işler hale getirmek isteyen başkanlara yardımcı olmaktadır.
Personel memnuniyeti
Başkan, belediyeye bir sandık kurup, memnuniyet anketi yapsa, çıkan sonuç olumsuz ise seçilemeyeceğini anlayabilir. Personelinin sevmediği birini, o şehrin halkı sevebilir mi? Personel de belde halkının bir parçası değil mi zaten. Personelin başkanı "sevmesi"; "maaş zammı" veya "ikramiye" vermesinden geçmez. Personel, yönetimde ölçü ve tutarlılık ister. Personel, bir sorun çıktığında ardını toplayacak bir ekibin parçası olmak ister, tüm sorumluluğu üstüne yıkıp suçlu ilan edileceği bir ortam da liderine de çalışma arkadaşların da bağlılığı kalmaz...
Liyakat ve işe alım
Vatandaşın gözlediği ve ölçtüğü en büyük kriter ise işe alım ve liyakatli yönetici meselesidir. İşe alımda "kayırma" oluyorsa, kendisi neden kayrılmadığı için sitem edenler, alımların bir standardı olduğu ve bunun hiç esnemediğini görünce bu kurala, uygulamaya ram olurlar. Siyasetin "istihdam alanına" dönüşmesi, oy getiren kitleyi tatmin etse de oy kaçışının en büyük sebebidir... Bunun bir uzantısı da belediyedeki yönetici kadrosunun "nitelik" sorunudur. Nitelikliler arasından bir tercih yapmak, başkanın topluma vereceği en net mesaj olacaktır.
Sosyal medya ve medya ilişkileri
Belediye başkanlarının, belediyenin sosyal medya hesaplarını "kendi hesabı" gibi kullanması hukuka uygun değildir ki bu konuda birtakım içtihatlar bulunur. Belediye hesabından engelleme yapmak, meseleyi kişiselleştirip bu hesaptan tepki göstermek doğru bir davranış değildir. Buna dikkat etmek gerekiyor. Bir de "trol" meselesi var ki akıl alır gibi değil. Başkana veya bir yakınına bağlı teşekkül eden bir trol ordusuna kim ihtiyaç duyar? Başarısızlığını örtmek isteyenler pek tabi. Halbuki iyi bir başkanı hakkettiği halde belde sakinleri zaten savunur... Yerel medya ilişkileri de aynı bağlamda yürür. Çıkar amaçlı gazeteciliği bilinen isimleri ile bir dünya inşa etmenin sonu, hezimet olacaktır.
İşte bunlar benim, kıymetli başkanlara önerilerim, pek tabi fazlası söylenebilir, yeri geldikçe belirteceğim zaten. Zira dünya değişiyor, "zamanın ruhu" bize vatandaşa doğrudan dokunma imkânı veriyor. Doğrudan demokrasi yeniden geliyor desek yeridir... Şu soruyla bitirelim: "Sayın Başkanım, siz bu dönüşüme nasıl ayak uydurmayı düşünüyorsunuz?"