Elimizde, dört siyasi partinin 40’ı üzerinde anlaştığı 150 maddelik yeni bir anayasa metni var. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in riyasetinde yürütülen çalışmaların sonucunda bütün partilerin mutabık olduğu bir anayasa yazılamadı ama; sonuçta ortaya bir metin çıktı. Netameli konuların hepsinde görüş farklılıkları olsa da anlaşılan maddelerden yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki bütün partiler yeni anayasanın sivil, özgürlükçü ve insan hakları esaslı olması konusunda fikir birliği içindeler.
Metni baştan sona, anlaşmalarıyla, itirazlarıyla ve şerhleriyle okudum. Ortada bir anlaşma olmasa da bir an için elimde sivil anayasa tutuyormuş duygusuna kapıldığımı itiraf edeyim. Şerhli de olsa sivil anayasa yapıcılar tarafından bir anayasa metni yazılmış netice itibariyle... Ayrıca, taslak metindeki en keskin ve kabul edilemez cümleler bile şu andaki anayasanın ilerisinde bulunuyor. Herkese biraz vakit ayırıp taslak metni okumalarını tavsiye ederim. stargazete.com’da tam metin var. Bir gün yeni anayasamız olursa üç aşağı-beş yukarı bu taslaktaki gibi bir şey olacak.
Türk siyaseti insanı anladı
Mutabık olunan maddelerden anlaşıldığı kadarıyla Türk siyaseti, insana bakış meselesinde büyük mesafe almış görünüyor. Mesela, dört parti, kritik konuları olmasa da insanı; erkek olarak, kadın olarak, çocuk olarak, engelli olarak, dini ve etnik kimliğiyle, en temel haklarının kutsallığıyla ideale yakın tarif etmeyi başarmış. Metinden, insana ve haklarına saygı duygusunu güçlü bir şekilde alıyorsunuz.
İşte dört partinin üzerinde anlaştığı 1. madde:
“(1) İnsan onur ve haysiyeti dokunulmazdır. İnsan onur ve haysiyeti insan haklarının ve anayasal düzenin temelidir. (2) Devlet, insan onur ve haysiyeti ile insanın maddi ve manevi varlığını geliştirme hakkına saygı duyar, bu değerleri korur ve bunların önündeki tüm engelleri kaldırır.”
Belki biraz beylik ifadeler ama sonuçta iyi bir başlangıç noktası. Dört parti müştereken, bireye modern bir anayasada görmesi gereken saygı ve itinayı göstermiş bulunuyor.
Bununla birlikte, komisyon daha çok madde üzerinde uzlaşabilirdi. Yarım kalan birçok maddedeki farklılıklar detaydan ibaret. Biraz daha yoğunlaşılsa maddelerin yarıdan fazlasının temizlenmesi ve bağlanması mümkün olabilirdi.
Bu yapılamadığı için metinde gereğinden fazla uzlaşmazlık ve anlaşmazlık bulunuyor. Oysa, dört parti arasında birçok konuda bu kadar büyük fark olmadığını biliyoruz. Hatta, açık söyleyeyim metindeki çelişkilerin sayısı ve hacmi toplumdaki çelişkilerden daha fazla... Bazı partiler bazı konularda anayasa yazdığını unutmuş ve slogan derdine düşmüş. Bazen de bir cümle yazarak her şeyi halledebilecekleri hissine kapılmışlar.
Şu haliyle metni yine de TBMM’den çıkmış ilk ve tamamı sivil referanslı bir anayasa taslağı olarak önemsiyorum. Şerhler ve itirazlar nedeniyle fazlası var ama eksiği yok en azından!
40 maddeyle baskı yapmak zor
Ancak, metnin liderlere gideceğini düşünürsek, tamamlanmasının çok zor olduğunu da biliyorum. Doğru olan, liderlere en fazla 10-15 ihtilaflı maddenin kalmasıydı. Bu durumda kamuoyu Erdoğan, Kılıçdaroğlu, Bahçeli ve Demirtaş üzerinde baskı kurabilirdi. Şu halde, uzlaşılmış sadece 40 madde varken, geride 110’dan fazla problem dururken baskı yapmak pek mümkün değil. Üstelik, kalanlar kimlik tanımı, anayasal kurumlar ve güç paylaşımı gibi bir anayasanın en can alıcı konularıyken...
Bununla birlikte, liderlerin anayasa yapma sorumluluğu hiçbir şekilde ortadan kalkmıyor. Metin eksik olsa da bunu hızlandırmak ve komisyona daha fazla inisiyatif tanıyarak uzlaşma alanını artırmak mümkündür.
Son bir edisyon yapılarak, metin iki seçeneğe indirilebilir ve bu iki ayrı taslak referanduma götürülebilir.
Ya da iki parti anlaşır; oyları yetiyorsa anayasayı yapar, yetmiyorsa uzlaştıkları metni yine referanduma götürebilir.
Veyahut da başka formül... Parmaklarımızın ucu anayasaya değmişken herhalde geri dönüş düşünülemez.