Türkiye'nin uzun bir anayasa tarihi var. Ne yazık ki bu anayasa tarihini oluşturan önemli duraklarda darbeler belirleyici oldu. Özellikle 1961 ve 1982 Anayasaları, darbe anayasaları olarak şekillendi.
1961 Anayasası, sol kesim tarafından "özgürlükçü" olarak değerlendirilse de, son tahlilde bir darbe anayasasıydı. Üstelik toplumun önünü açıyor gibi gözüküp siyasetin elini kolunu bağlayan vesayet kurumları ihdas ediyordu.
1982 Anayasası, çok büyük oy oranıyla (yüzde 91.4) kabul edilmesinden de anlaşılacağı gibi baştan ayağı antidemokratik bir usulle yapıldı. İçeriği itibarıyla siyasi icra makamını her koldan kuşatan, sivil ve asker vesayetini kemikleştiren, cumhurbaşkanı makamını başbakanların başına zabıta diken bir anayasa oldu. Kabul edildiği tarihten itibaren de hep değiştirilmesi gerektiği tartışıldı.
1982 Anayasası bugüne kadar pek çok kere değişikliğe uğradı. Bunların önemli bir kısmı AK Parti döneminde gerçekleşti. 2007'de cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi halkoyuna sunuldu. Yüzde 68.95 evet oyu verdi.
2010'da 26 maddelik bir anayasa değişikliği referanduma sunuldu. Yüzde 57.88 ile anayasa değişikliği kabul edildi.
2017'deki son halkoylaması ise yüzde 51.41 ile kabul edilen parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi düzenleyen anayasa değişikliği oldu.
Bunun yanında "411 el kaosa kalktı" manşetlerinden hatırlanacağı gibi kimi anayasa değişiklikleri de CHP tarafından anayasa mahkemesine götürülmek suretiyle iptal ettirildi. Dönemin Anayasa Mahkemesi tam da 61 Anayasası'nın kendisine yüklediği misyona uygun olarak siyasetin alanına girerek usulden değil esastan yerindelik denetimi ile başörtüsü yasağının kaldırılmasını düzenleyen anayasa değişikliğini iptal etmişti.
Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal iptalin ne kadar yerinde olduğunu anlatırken "Karar, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerine yönelik anayasa değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi'nin yetki ve görevi içinde değerlendirilebileceği anlayışını yansıtıyor" demişti.
Yani CHP başörtüsü yasağının anayasanın değiştirilemez maddelerinin bir gereği olduğunu düşünüyordu. Kanımca hala böyle düşünüyor.
Bu arada AK Parti iki kez de yeni anayasa çalışması gerçekleştirdi. İlki az kalsın partinin kapatılmasıyla sonuçlanacaktı.
CHP başta olmak üzere vesayetçi odaklar veryansın etti.
Türkiye'yi darbe anayasasından kurtarma ve seçilmişler tarafından yapılmış bir anayasaya kavuşturma girişimi ne yazık ki akim kaldı.
CHP cenahı bu demokratik girişimi desteklemek ve tüm siyasi partilerin ortaklaştığı bir yeni sivil anayasa yapmak yerine konuyu "AK Parti rejimi yılmak istiyor" şeklindeki sığ, zehirli, aptalca, korkutucu bir dille ele aldı.
Daha sonra Meclis çatısı altında, milletvekili sayılarına bakılmaksızın her partinin eşit üye verdiği bir komisyon yeni anayasa için çalıştı. Ancak aynı gerekçelerle, "AK Parti'ye yeni anayasa yaptırmamak" adına o süreç de nihayetlenmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002'den bugüne devam eden iktidarı süresince Türkiye'ye söz verdiği pek çok şeyi başardı. Büyük engellemelerle karşılaşmasına rağmen Türkiye'ye hayal dahi edilemeyecek bir yol aldırdı. Yeni anayasa da Cumhurbaşkanı'nın Türkiye'ye verdiği bir söz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM'nin açılış konuşmasında yeniden yeni anayasaya güçlü şekilde gündeme getirmesi, Türkiye'nin 100. yılında bu sözü tutma isteğini gösteriyor.
Ayrıca Cumhurbaşkanı seçimden önce seçim beyannamesinde de yer alan bir söz vermişti. Nitekim konuşmasındaki "Yeni anayasa ile birlikte yönetim sistemi tartışmalarını ilanihaye sona erdirme imkanı bulacağız" ifadesi seçimden önce verdiği sözü hatırlattı.
Peki bu yapıcı tavra muhalefetin cevabı ne oldu?
Siyasilerin tutumunu değerlendirmek için erken olabilir. Ancak muhalefeti medyasında yazan çizenlere bakılırsa "AK Parti yeni anayasa yapamaz, yaptırmayız" yaklaşımında zerre miskal değişiklik yok.
15 Temmuz darbecilerinin yeni anayasa vaadine itiraz etmeyenler tüm partilerin birlikte anayasa yapmasına razı değil.
Üstelik mütemadiyen yalanla maniple ettikleri kesimi bu sefer de "AK Parti ilk dört maddeyi kaldırmak için yeni anayasa yapmak istiyor" diyerek zehirliyorlar.
Hiçbir şey demeyen, "Zaten çoğu kısmı değişti, ne gerek var yeni anayasaya" görüşünde.
Oysa CHP ve HDP, İbrahim Kaboğlu başkanlığında yeni anayasa çalışması yaparken ne gerek var demiyorlardı.
Asıl biz soralım, Kılıçdaroğlu seçimi kazansaydı HDP'ye verilen sözler nasıl bir anayasa öngörüyordu?
Türkiye'nin eyaletlere bölündüğü, öz yönetim, öz vergi, öz savunma sistemi getiren bir anayasa mı getireceklerdi önümüze?
Madem iktidar partisi "Gelin birlikte yeni anayasa yapalım" diyor, herkes bugüne kadar ne çalıştıysa getirsin, Meclis'in huzurunda ortaya koysun.
En yüksek oydaşmayla yeni anayasa yapılsın.
Biz de Türkiye'nin temel meselelerinde hangi parti nerede duruyor açıkça görelim, öyle değil mi?