Osmanlı’nın son yarım yüzyılında kurulan en önemli örgüttür Teşkilat-ı Mahsusa. Bu hem istihbarat kuruluşu hem de paramiliter örgüt, I. Dünya Savaşı yıllarında düşmana karşı amansızca savaşmış, büyük başarılara imza atmıştı. Kadrosunda fikir adamları, dava sahipleri, siyaset uzmanları, kurmay subaylar bulunan teşkilat, İslam Birliği ve Osmanlı’nın ayakta kalması için amansız bir savaş verdi. Süleyman Askeri ve Kuşçubaşı Eşref’in reisliğini yaptığı Teşkilat-ı Mahsusa’da, Bediüzzaman’dan Mehmet Akif Ersoy’a, Mustafa Kemal’e kadar birçok önemli kişi çalıştı...
Teşkilatın son reisi Hüsamettin Ertürk (Paşa) örgütün siyasi görüşünü anlatırken “Amaç Pantürkizm’le Panislamizm’i tek bayrak altında toplamaktı. Enver Paşa bir yandan Emiri Efendi’nin İttihat Terakki programındaki Panislamizm’i almış öte yandan da Ziya Gökalp’in Pantürkizmi’ne el atarak ikisini bir potada eritmişti” diyecekti. Özellikle İngiltere’nin sömürgelerindeki Müslümanları ayaklandırmak için Panislamizme sıkça başvurulacaktı. Öte yandan Türkistan ve Orta Asya’da güdülen tek siyaset Pantürkizm’di. Enver Paşa’nın Almanya destekli Panislamizmi İngiltere’yi çok uğraştıracak, birçok girişimin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olacaktı.
Örgütün adı ilk kez 1911’de İtalyanların Trablusgarp ve Bingazi’ye (Libya) asker çıkarmasıyla duyuldu. Osmanlı devleti savaşa doğrudan katılmamış ama Enver Paşa, sahaya Teşkilatı sürmüştü. Ve bir avuç vatan evladı, 100 bin kişilik İtalyan ordusunu Libya’nın kızgın kumlarına çaktı; uzun süre İtalyanlar bir adım ileri gidemedi. Ne var ki, Balkan Savaşı çıkıp da Bulgar Edirne’yi ele geçirince, Teşkilat apar topar Balkanlara koştu ve Libya direnişi “başarısızlıkla” sona erdi...
Dünya Savaşı’nda İngilizlerin Basra’yı ele geçirmesinden sonra teşkilat reislerinden Süleyman Askeri Bey Kürt ve Arap aşiretlerinden oluşan bir kuvvetle İngilizlere karşı vur-kaç saldırıları düzenlemeye başladı. Abadan’da İngiliz Ordusunun petrol tesislerini yaktı. İngilizler bütün güçleriyle saldırıya geçti; 12-14 Nisan 1915’te Şuaybe’de Osmanlı ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. Ne yazık ki, yenilgiyi hazmedemeyen Süleyman Askeri intihar etti...
Süleyman Askeri’nin “öcünü almakta gecikmedi devlet!” Teşkilatın kılavuzluğunda, 29 Nisan 1916’da Halil Kut Paşa komutasında Osmanlı ordusu, İngiliz birliklerini Kutül Amare’de yenip birçoğunu da esir aldı. Hemen ardından Nuri Paşa ve Rauf Bey yönetiminde bir Tekilat-ı Mahsusa birliği savaşta tarafsız olan İran ve Afganistan’a giderek burada oluşturacakları kuvvetlerle İngilizleri arkadan vurmayı denedi; başarılı olamadı! “İngiliz, İran’ın damarlarına girmişti; söküp atamadık” diyecekti Kuşçubaşı Eşref Bey.
Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti
Teşkilat 1913’te Edirne’nin Bulgarlara bırakılmasına karşı direniş başlatmıştı. Direniş başarılı oldu ve Temmuz 1913’te Edirne geri alındı; bölgeyi Bulgarlardan temizlemek amacıyla kısa ömürlü de olsa Batı Trakya Muhtar Türk Cumhuriyeti’ni kurdu. Süleyman Askeri Bey Gümülcine’de bir meclis toplayarak yörenin önde gelenlerini davet etti. Gümülcine Meclisi cumhuriyetin resmen kurulduğunu ilan etti. Yunan ve Bulgar krallıkları yeni cumhuriyeti tanımak zorunda kaldı. Hükümetin başkanlığına teşkilatın güvendiği Gümülcine Belediye Başkanı getirildi. Süleyman Askeri genelkurmay başkanlığı görevini üstlendi. Genelkurmay 2. Başkanlığına Çerkes Ethem Bey’in ağabeyi Çerkes Reşit Bey atandı. Bu arada Milli Kuvvetler Komutanı Kuşçubaşı Eşref Bey, cumhuriyet sınırlarında toparlanmaya çalışan Bulgar çeteleri yenilgiye uğrattı; “Bulgar’ın bir kaçışı vardı ki görmeye değerdi doğrusu!”
Bölge ve yeni hükümet tümüyle Teşkilatın denetimi altındadır artık. Ama uzun sürmez Türklerin kurduğu ilk cumhuriyetin ömrü. Osmanlı Hükümeti Eylül 1913’te gönülsüz de olsa Bulgaristan’la barış anlaşması imzalar. Anlaşmaya göre bölgenin boşaltılması gerekmektedir ancak Teşkilat bu hükme pek kulak asmaz. İstanbul Muhafızı Cemal Paşa devreye girmek zorunda kalır. Teşkilat onu sevmektedir, ricasını geri çeviremez. Ancak Rumeli’de başlatılan bu hareket Osmanlı İmparatorluğu’nun bütününe yayılır kısa sürede. Enver Paşa’nın gücü artar, devlete canlılık kazandırma hareketi daha yaratıcı ve geniş kapsamlı hale gelir. Teşkilat dosta düşmana varlığını görkemli bir biçimde ilan etmiştir.
Yarın 50 devletin temeline teşkilatların etkisini ele alalım.