Gezi olayları son darbe girişiminin başlangıcı olsa da, o kalkışmaya katılanların küçük bir kısmı işin farklı boyutlara evrildiğini görünce alanlardan ayrıldılar. Gezi’nin bir üst akla hizmet ettiğini fark edenler nedamet getirdiler, kalanlar onların değirmenine su taşımaya devam etti.
Çünkü gözlerine “Erdoğan nefreti” perdesi inmiş, zinhar başka bir şey kabul etmiyorlardı. Bunun bir kalkışma olduğunu anlamadılar. Onların bunu anlama ihtimalleri için 7 ay beklemeleri, Aralık ayını görmeleri gerekiyordu.
17/25 kalkışması, darbe girişimi yine çok azının nedamet getirmesine, üst aklın piyonu olduklarını görmelerine neden oldu. Pişman olduklarını dile getirdiler.
2013 Aralık ayı kırılma noktasıydı. Devlet Pensilvanya’daki emekli vaizin, haşhaşileriyle birlikte ülkeyi ele geçirme niyetini anladı, onu terörist ilan etti ama Gezi’nin safları yine anlamadı.
O isyan girişimi de bastırıldı. Artık vakit ülkenin yanında ya da karşısında yer alma vaktiydi. Bir süre daha beklendi. Ola ki nedamet getirenler artar, kalkışmanın, devleti ele geçirmeye çalışanlara karşı tavır alırlar diye beklendi. Ama yine olmadı.
Oysa devlet etkin mücadeleye başlamış hazırlıklarını yapmıştı. Tasfiyeler, kayyum atamalarla hainlerin inine girmeye başlandı.
Ve geldi 15 Temmuz. 17/25’te kamikaze saldırısı yapan haşhaşi artıkları kendilerine dokunulmayan mevziden saldırarak, ülkeyi işgal etmek istediler. Millet müsaade etmedi.
Tüm bunlar yaşanırken sen yıllarca FETÖ’nün değirmenine su taşıdın.
Hain yuvası denilen yerde yaşamaya devam ettin. Ekmeğini yedin suyunu içtin. Hainler devletin altını oyarken yediğin ekmeğin, içtiğin suyun hakkını vermeye çalıştın. Gazetesinde yazdın, ilişkilerini kullanarak yaşadığın ülkeye işgal günlerine kadar her türlü desteği verdin.
Erdoğan indirilmeli dedin. Öldürülmeli dedin. Bitirilmeli dedin.
Her daim Pensilvanya’ya selam çaktın. Haşhaşilerin sünger beyinleri bunu anlamaz ama sen bile isteye değirmenlerine su taşıdın.
Şimdi kalkmış “hakkımı helal etmiyorum” diyorsun. Bu saatten sonra yemezler. Hakkını Pensilvanya’ya helal etsen ne olur helal etmesen ne olur. Bu zamana kadar hainin bir dediğini iki etmedin. Bugün nedamet getirmen ne sana ne başkasına fayda vermez.
Evet yemezler.
Kuru kuru “pişmanım” demekle bu ülkeyi işgal etmek isteyenleri kanıyla boğan milleti ikna edemezsin.
Gerçekten affedilmek mi istiyorsun?
Bak sana bir yol göstereyim.
Geziyle birlikte üst aklın piyonu olduğunu madem kabul ediyorsun o zaman bu ülkenin başkomutanını yok etmek için silah gibi kullandığın kalemini yeniden al eline.
Başla yazmaya.
Seni kim kullandı? Nasıl kullandı? Kimler talimat verdi? Özel toplantılarda ne anlattılar? Bu yapının bilinmeyenleri kimler? İşleyişi nasıl? Kripto mesajlar nasıl verildi? Nasıl uygulandı? Hangi yöntemleri kullandılar?
Bu sorulara cevap veren itirafnameni o kan damlayan kaleminle yazmaya başla. Gerçekten pişmansan o kâğıdın üzerine düşsün gözyaşların.
Senin vereceğin cevapların çoğunu devlet biliyor zaten. Amaç onların bildiklerine katkı sunmak olmalı.
Bunları yaparsan cezan hafiflemeyecek. Yine dört duvar arasında hatalarını düşüne düşüne yok olacaksın. Ama varsa vicdanın sızlamasına engel olabilirsin.