Zamanında yemek yemediği veya etrafı kirlettiği için çocuğa bağırmak, ona zorla yemek yedirmek veya cezalandırmak gibi davranışlar, çocuklar üzerinde düzeltilemeyecek izler bırakabiliyor.
İnsan yani bu köşenin içeriği itibariyle 'anne insan' çocuk yetiştirirken en büyük 'yanlış'ları korku anlarında yapıyor... Kerem henüz 2.5-3 yaşlarındayken zatürre başlangıcıyla birkaç gün hastanede kalınca hastalıktan önceki dönemde pek iyi yemek yemediğine kafayı takıp sonraki birkaç ay bu konuda biraz abarttığımı her hatırladığımda üzülüyorum. Çünkü uzmanlar, çocuğun yemek yemesini saplantı haline getirmenin onda telafisi güç sorunlara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden uzman psikolog Yüksel Artar, anne babaların çocuklarının yemek yeme konusunda geliştirdiği aşırı duyarlılığın soruna yol açabileceğini anımsatarak “Önemli olan çocukların yeme problemlerinin kaynağını tespit edip önlem almak” diyor.
Okul öncesi dönemde çocukların daha yavaş büyüdüğünü ve bu nedenle çok yemeye gereksinim duymadıklarını anlatan Artar, şöyle devam ediyor: “Çocukluk dönemi yemek seçme, az yeme, belli yiyeceklere takılıp kalma veya aşırı yeme zaman içerisinde kendiliğinden ortadan kaybolabildiği gibi ergenliğe doğru fiziksel, psikolojik, duygusal ve çevresel değişimlerle aşırı zayıflık takıntısından duygusal aşırı yeme problemlerine kadar çeşitli yeme bozukluklarına dönüşebilir. Burada önemli olan sorunlar için erken önlem almak.” Artar, ailelere şu tavsiyelerde bulunuyor:
-Çocuklar anlatılanı değil gördüğünü taklit eder. Bu nedenle anne-baba ve çocuğun bakımından sorumlu kişilerin kendi beslenme davranışlarına dikkat etmeleri gerekir. Yemek seçmeyerek, değişik tatları deneyerek onlara örnek olmalı.
-Çocuğa yemek konusunda ısrarcı davranılmamalı. Zorla yedirmeye çalışmak çocukta kendi yaşamını kontrol isteğini daha fazla uyarır ve iştah yerine inatlaşma artar.
-Zamanında ve yeterli miktarda yemediği, etrafı kirlettiği, çok yediği için ya da başka nedenlerle çocuğa baskı yapmak, bağırmak, korkutmak, zorla yedirmeye çalışmak, cezalandırmak gibi davranışlar çocuk üzerinde sonradan düzeltilemeyecek izler bırakabilir.
-Yemek saati yaklaştıkça çocuğa açlıktan, acıkmaktan söz edilebilir. Yemek sonrasında ise doymaktan bahsedilebilir. Böylelikle açlık-tokluk hissini söze dökerek daha fazla farkındalık kazandırılır.
-Oyunla yemek zamanı birbirinden ayrılmalı. Yemekte çocuğun oyun oynamamasına ve oyun sırasında da yemek yememesine özen gösterilmeli.
-Çocuğun, beslenme gibi temel bir fizyolojik ihtiyacının karşılanmasının aynı zamanda psikolojik doyumunu da sağlayan bir süreç olduğu unutulmamalı. Ayrıca hayat için önem taşıyan görgü kuralları sofrada öğrenilir. Masa etrafında yaşanılan ve paylaşılanlar çocukların sosyal davranış yapılarını oluşturur.
-Ebeveyn olarak sizler de iştahsızsanız veya aşırı iştahlıysanız genetik faktörün önemini göz önüne almalısınız.
-Her çocuğun yemek ihtiyacı ve bünyesi farklıdır, çocuğunuzu başka çocuklarla kıyaslamayın.
-Çocuğun yemeğini kendisinin yemesi teşvik edilmeli. Fakat yemek yerken yetişkinler kadar becerikli olması beklenmemeli. Dolayısıyla üstüne ve etrafına dökmesi durumunda çocuğa olumsuz bir tepki verilmemeli.
-Yemek saatleri tüm ailenin katılımının sağlandığı faydalı sohbetlerin yapıldığı çocuğun iyi vakit geçirdiği zamanlar olmasına özen gösterilmeli.