100 yıl sonrasının tarih kitaplarında anlatılacak dönemleri yaşıyoruz. Evet, bir yandan hayat devam ediyor ama diğer yandan da tarihi zamanlardan geçiyoruz.
Türk Hava Kuvvetleri’nin, Rusya’yı sınır tacizlerine karşı Ekim ayından beri tam 5 kez uyardığı biliniyor. Son olarak 24 Kasım’da Rusya’nın Su-24 tipi Rus savaş uçağı '5 dakika içerisinde 10 kez ikaz edilmesine rağmen' ihlaline devam edince Türk ordusuna ait iki F-16 tarafından Hatay Yayladağı bölgesinde düşürüldü.
Rusya’nın son dönemde gerçekten “büyük” oynadığını görmek güç değil.
Çok yakın tarihte Gürcistan’da gövde gösterisi yaptığında, kimsenin sesi çıkmadı.
Ukrayna'da keyfi bir güç uyguladı, dünya görmezden geldi.
Kırım'ı ilhak etti, “Hayırdır?” diyebilen olmadı.
Azerbaycan’ı, Çeçenistan’ı, Osetya’yı, Moldova’yı, Donbas’ı saymıyorum bile.
Bu kadar özgüveni çok şeyle açıklayabilirsiniz ama en gerçekçi açıklamalarından biri şu;
Karışmış bir ortadoğuda, ekonomik dengelerin altüst olduğu ve her ülkenin terörle kendi içindeki karışıklıklara odaklandığı bir dönemde, bu puslu ortamda edinebildiği kadar güç ve toprak elde etmek.
Gelelim bu son olaya;
Rusya bir oyun kurdu;
Dedi ki Türkiye’yi tahrik edersem bunun iki sonucu olur.
Birinci sonuç ihtimali şu: Türkiye sessiz kalır, deliye bulaşacağına çalıyı dolaşır. Nota gönderir, uyarı yapar, NATO’ya şikayet eder ve konu kapanır. Böyle olursa Rusya gücünü arttırır, dünyaya çizdiği her an her şeyi yapabilecek bir çılgın imajını güçlendirir.
İkinci ihtimal de şöyleydil: Türkiye uçağı vurur. Böyle olursa da Rusya’nın işine gelir, “Bakın Türkiye uçağımızı düşürdü” diye Suriye’deki etki alanını genişletir, derinleştirir, yerini sağlamlaştırır.
Neticede birinci ihtimal gerçekleşti.
Ama unuttuğu bir şey var Rusya’nın.
Türkiye ne Kırım, ne Gürcistan, ne Osetya.
Elbette durduk yere kimse bir savaşa çekilmek istemiyor ama Türkiye de çomakla dürtülecek bir ülke değil. Ama merak etmeyin, bunu Putin de biliyor.
Bu yüzden şimdi, birkaç gün Rusya adına arka arkaya açıklamalar yapılacak. Aba altından sopa gösterilecek.
Peki sonuç?
Hiçbir şey olmayacak. Gerek NATO, gerek ABD’nin akılla, mantıkla hareket ettiğini gördük. Uluslararası kamuoyu Rusya’nın pervasız, çılgın hallerinin farkında. Bu yüzden konuşacak, söylenecek, belki tehditler savuracak ama kısa sürede sesler sessizliğe karışacak.
Suyun başına geçip aşağıda su içen kuzulara “Suyumu kirletiyorsun” bahanesiyle saldıran kurt misali dilediğini yapan Rusya’nın bir “DUR”a ihtiyacı vardı, bugün bu DUR mesajını izledik.
Kısacası YEMEDİK RUSYA.
***
KÜRESEL GÜCÜMÜZ
Ha, bu düşürülen uçak üzerinden zafer nâraları atmak da değil işin özü. Ortada kazanılmış bir zafer filan yok. Küresel güç, 10 kere uyardığın bir savaş uçağını düşürmek değil, o savaş uçağının sınıra yaklaşacağı zaman bile 10 kere düşünmesi demektir.
Ama o günlere giden yol da, bugün bir duruş sergilemekten geçiyor.
***
BİZ OLAMAYAN BİZE SESLENİYORUM: KENDİNİZE GELİN.
Bir de meselenin sosyolojik boyutu var. Bir Türk Nobel ödülü alsa Nobel’i tanımayacak, Olimpiyatları kazansa şans eseri diyecek bir kitle var. Beşiktaş’ın CHP’li belediye başkanı Murat Hazinedar’a 3. köprü için “Başyapıt olacak” dediği için yapılan taciz, hakaret okuyanın yüzünü kızartacak cinsten. Ne için? Kendi ülkesinde yapılan bir eseri övdüğü için. Rus uçağı düşürüldüğünde de “Şimdi gazı keserlerse biteriz!”, “İyi halt ettiniz, turist gelmeyecek artık”, “Rusya bunu fena ödetir” gibi korkakça söylemlerde bulunanlar iyi bilmeli ki biz, biz olamadıkça onlar çok daha güçlü bir şekilde onlar olmaya devam edecek. İçeride ne kavganız varsa verin ama dışarıya karşı gösterilen duruşa katkı sağlayamıyorsanız en azından zarar vermeyin. Kendinize gelin.