Efendim "Sukin Sin" anası belli babası elli anlamına gelir. Yani O.....Çocuğu! İstanbul'da 1999 yılında düzenlenen AGİT toplantısında ABD Başkanı Bill Clinton, Boris Yeltsin'e döndü, "Siz Moskova'da tankın üstüne çıktığınızda hapse girseydiniz, sizin özgürlüğünüz için de ayağa kalkardık!" dedi. Böylece ABD Başkanı, Yeltsin'in iktidara gelmesinde kendi katkılarını dile getiriyordu. Yeltsin birden ayağa fırladı, önündeki belgeleri çantasına tıktı ve bütün dünyaya canlı yayın yapılan bir ortamda, ABD Başkanına döndü ve "Sukin Sin" dedi. Daha sonra bu sözün anlamı bütün dünya basınında yazıldı çizildi.
Clinton döneminde ve CIA güdümünde başlatılan "devletle toplum arasına giren yeni örgütlenmelerden, devlet egemenliğine paralel bir egemenlik kurulması tasarısının hedefinde sosyalist ülkelerden sonra Rusya ve Türkiye vardı. Yeltsin ve Fetullah Gülen de bu tasarımın seçilmiş iki uygulayıcısı!
CIA paralel devlet yapılanmasını anlatırken Clinton'a şöyle demişti: "Bu paralel devleti (sözüm ona) bir dini yapının başındaki kişi, bir şeyh, hatta mafya ailesi bile kurabilir. Demokrasinin erdemi bu tür yapılanmalara izin vermemesi, yurttaşları kökenine, toplumsal konumuna bakmaksızın eşit kılmasıdır. Ancak demokrasi bazı ülkeler için lükstür..."
Ne var ki son elli yılda bütün dünyaya sahip olmak ve yönetmek sevdalısı bir ülke tümüyle avucuna almak istediği bir devlette, göstere göstere paralel egemenlik düzeni kurmak için kolları sıvar. Önce SSCB ve ona bağlı ülkeler ardından da... eh artık piyango kime vurursa!! Paralel devlet yapısı gün gelir öylesine güçlenir ki bir gecede düzenleyeceği darbeyle iş başına geçer. Bunun örnekleri sosyalist devletler dışında Mısır ve Türkiye'dir. Ve tabi Gorbaçev'in tasfiyesi, yerine Yeltsin'in getirilmesini de unutmamak gerek.
Paralel devlet yapılanması ülkelere göre küçük değişiklikler gösterse de ana program değişmiyor. İçine sızılan devletin bürokratlarının desteği, yaygın bir medya ve aydınların (!) da yardımıyla ABD'nin "kamuoyunun algısını yönlendirme" sürecinde plan tıkır tıkır uygulanıyor. Ülke insanları kendilerine benimsetilmiş düşünceleri kendi beyinlerinin ürünüymüş gibi algılayıp eyleme geçiyor. Beyin temizleme, yeni algılama düzeneği yerleştirme, örgütleme, kimlik oluşturma ve eyleme geçme süreci 22 adımda gerçekleşiyor. Bu adımların ilki kamuoyu oluşturucuların devşirilmesidir. Bizdeki adıyla aydınlar, yazarlar, bilim adamları, içerde dışarıda masrafları karşılanarak, değişik toplantılara davet edilir. Bu kişilere ülkelerinin yeniden yapılandırılması için neler yapılması gerektiği belirli bir süre içine anlatılır.
Derken yeni örgütler kuruluyor. Bunlar yazarlar birliği gibi masum adlar altında piyasaya sürülüyor. Radyo, gazete, dergi, televizyon kanalları kurulup çalışmaya başlıyor. Gazeteciler, akademisyenler, subaylar, iş adamları ve işçiler örgütlenir...
(Ana Kaynak: Sivil Örümceğin Ağında (Project Democracy) Mustafa Yıldırım. 31. Basım)