Sayıları artık yok denecek kadar yazlık sinemalardan biri bu yaz Çengelköy’de aynı isimle zuhur etti: Çengelköy yazlık sinema. Yazlık sinema, tam da semtin eski yazlık sinemalarından biri olan ve hala makine dairesi ve perdesi mevcut bulunan Nur Sineması’nın yanında yer aldı. Tabii Ramazan’a denk gelmesi çok da münasip olmadı zira bilindiği gibi aslında Ramazan’ın en büyük etkinliklerinden biri o saatlerde kitlesel katılımla gerçekleşen teravih namazları. Başka bir bağlamda sinema-Ramazan ilişkilerine baktığımızda, geçtiğimiz yıllarda İslami temalı bazı filmlerin Ramazan döneminde vizyona girmesinde bunların gişede beklenildiği kadar başarılı olamamalarında görmekteyiz. Yazlık sinemaların eski zamanda semtlerin, mahallelerin hemen tek akşam eğlencesi olduğu düşünüldüğünde, hafif esen bir rüzgar altında, belki elde kuruyemiş, gazoz veya alaska-frigo, perdede maceradan drama, kovboy filminden yerli filme yansıyan kordelada oluşan hayal aleminde gündelik hayatın bazen yeknesak akışından kopuş kısa da olsa insanlar için bir anlam ifade ediyordu. İletişim araçlarının bu denli yaygın ve tesirli olmadığı, dolayısıyla insani ilişkilerin daha fazla ön planda olduğu, insanların birbirini dar imkanlara rağmen kolladığı o günlerden bu günlere bazı şeylerin kaybolduğunu esefle müşahede etmekteyiz. Bugün insanların cep telefonlarından bilgisayar değişik versiyonlarına ekran başında kaybolmalarına, sanal dünyanın aslında ruhsuz dairesine dahil olmalarına baktığımızda, yıpratıcı bir tüketim ilişkisinin doğduğunu, bir tür esaretin ortaya çıktığını, hatta sömürücüsüne bağımlılık kazanan tuhaf bir yaratığın zuhur ettiğini görmekteyiz. Bu açıdan yaklaşıldığında, insan olmaklığın tanımının bile değiştiğini söyleyebiliriz.
Ekranların tefessüh kusan görsel muhtevasının yanında sinemanın manevi bakımdan aşkın potansiyelinin ne denli güçlü olduğu ortadadır. Bir insanlık durumunu sahici ve gerçekçiliğin sınırlarını fazla zorlamadan sergileyen bir film dahi insanın görsel ihtiyacını karşılayacak bir çalışma olarak görülebilir. Dolayısıyla Ramazan’ın manevi iklimini de referans alarak söylersek, sinemada gazabın tasvirinden çok rahmetin temsil bulduğu bir dil tutturulursa ve idame ettirilebilirse bu sanatın hak ettiği üst söylem kurulabilecektir. Aslında mevcutlar arasında bile böylesi yönelimler ve çalışmalar mevcuttur fakat farklı etkiler sonucu bunlar pek öne çıkamamaktadır. Değişik mahfillerde alternatif yaklaşım sergileyen özellikle gençlerin ortaya koyduğu çabalar desteklenmeli ve önü açılmalı, sektörün yapısal dönüşümü mefkureyi baz alır şekilde gerçekleşmelidir. Birçok şeyden şikayetçi olan ortalama insan ve diğerleri şikayetlerin kaynaklandığı sorunların giderilmesinde ne denli yapıcı adımlar atabiliyor?
***
Diğer yandan, internetin mevcut yapısı insanlığın bugünkü konumuyla mı örtüşmektedir yoksa bazı unsurlar özellikle mi pompalanmaktadır? Sanatlarda ve sanal dünyada her şeyin mübah olmasıyla ilgili bir sorun vardır; neyin nereye kadar sergileneceği insanın varoluşsal duruşuyla ilintilidir ve kendi ahlaki ve estetik tutumunun bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır. Sakınımlı bir yaklaşımın, ilk elde özgürlüklere ket vurucu bir tavır olarak görünüyorsa da, insanın fıtri manada tasvirine ve temsil kabiliyetine daha yakın durduğu bir gerçektir. Sanatın dilinin hayata dair olguları betimlemede birçok farklı anlatım yollarına sahip olduğu tartışmasızdır, dolayısıyla önemli olan bu yolların peşine düşmektir.