Havalar serinledi ancak pek çok kişi güneşin olumsuz etkisini taşımaya devam ediyor. Nedeni bronzlaşmış ten! Çünkü derinin rengi çok az da değişse hücrelerde bozulma başlamış demektir. Zira güneş ışınlarına ‘aşırı’ derecede maruz kalan ciltte melanin üretimiyle birlikte kanser riski de artıyor.
Küresel ısınma ateşine İZLANDA’dan bir odun daha
Dünyadaki her şey atmosferdeki ısınmayı tetikliyor. Sera gazlarından enerji elde etmek için kullanılan fosil yakıtlardan salınan karbon emisyonlarına, araç egzozlarına kadar... İzlanda’da aktif hale gelen yanardağ da bu günlerde buna tuz biber oldu! Volkanik aktiviteler sırasında oluşan kül bulutu da yüksek oranda karbondioksit içerdiğinden o da atmosfere önemli miktarda sera gazı salıyor. Büyük oranı insan eliyle salınan sera gazı emisyonları o kadar arttı ki artık doğal olaylar sonucu ortaya çıkan emisyonlar bile risk oluşturuyor.
Küresel sirkülasyonlar sebebiyle kutuplara yakın alanlara taşınan sera gazları orada daha fazla ısı tutuyor ve buzulların erimesine neden oluyordu. En az sera gazı salımı yapan Kuzey Kutbu’na yakın ülkelerin en çok mağdur olmasının yanı sıra artık yanardağların kül bulutlarıyla bu etki daha da artıyor. Küresel iklim değişikliğine yol açan küresel ısınma ateşine bir odun daha atılıyor ve insanlar bu gidişata hala sessiz kalıyor.
Yazın son demlerindeyiz... Sıcaklıklar artık azalıyor. Geceler serinledi. Pek çok kişinin şikayet ettiği bunaltıcı yaz gecelerinden eser yok artık. Gündüz güneşin tepede olduğu saatler yine bunaltıyor ama genel trende bakıldığında sıcaklığın azaldığını söylemek mümkün. O günlerden de birçoğumuza miras kalan bir şey var: Tatilde güneşlenip bronzlaşanlar güneşin olumsuz etkisini taşımaya devam edecek! Koruma faktörlü kremler sürülmüş olsa da eğer bronzlaşmışsanız tehlikedesiniz demektir. Güneşin sizde bıraktığı kalıcı iz, derinizin artık eskisi gibi olmayacağı anlamına geliyor aslında.
Bronzlaşmak, derdeki yıkım anlamına geliyor. Bronz ten düşkünleri bundan bihaber olsa da derinin rengi çok az da değişse, hücrelerde bozulma başlamış demektir. Güneş altında özellikle açık renk tene sahip kişilerin melanin üretimi artıyor. Dolayısıyla cilt bronzlaşıyor. Yani deri, bronzlaşarak kendini savunmaya çalışıyor. Derimizin verdiği bu ölüm kalım mücadelesiyse bazılarımız için büyük keyif kaynağı! Etrafta çok sayıda bronz tenli kişi görmek mümkün. Hatta ciltlerindeki bronzluğu yaz boyunca korumak için özel çaba sarf ediyorlar. Kansere kendi elleriyle davetiye çıkarıyorlar aslında.
KANSER RİSKİNİ HİÇ UNUTMAYIN
Güneşten gelen UVA, UVB, UVC gibi zararlı ışınların bir bölümü ozon tabakasında tutuluyor. Özellikle UVC’nin büyük bölümü atmosferden geçmeyi başaramazken UVA ve UVB bizim için önemli bir risk faktörü demek. Farklı dalga boyundaki radyasyonun büyük bölümünü UVA oluşturur ama özellikle UVB cildimiz için çok tehlikeli olmakla birlikte, ciltteki yaşlanma etkileri ve kanseri ciddi ölçüde tetikler. Özellikle 15 yaşından küçük bireylerde uzun süre UVB’ye maruz kalmak sonu ölümle bile sonuçlanan rahatsızlıklara sebep olabiliyor. Bu zararlı ışınlara karşı bizi koruduğu öne sürülen kremlerin ise çok da etkin olduğunu söylemek zor. Çünkü bu kremlerin düzenli kullanımına rağmen cildinizin renginin değiştiğini görebilirsiniz. Dolayısıyla bu kremler aslında ‘yeterli’ koruma sağlayamıyor.
Sonbahara bronz giren hatta bütün kışı solaryum sayesinde bronz geçirecek olanları kanser riskinin beklediğini yine hatırlatalım! Cildi sürekli bu savaşta tutmak kişinin kendi vücuduna verebileceği en büyük zararlar arasında. Güneşlenmek hassas bir eylem. Düzenli olarak her gün, güneşin tepede olmadığı saatlerde güneşlenmek D vitamini kaynağı iken ten rengini değiştirecek kadar güneşlenmek, direkt kansere neden olabilir.