Gruptaki kaderi açısından Sporting galibiyeti çok önemli bir avantaj yaratacaktı Beşiktaş’a. İlk iki için oynamanın rahatlığını ve gelecekte yitirilebilecek puanlar için bir kredi ele geçirmekti bu avantajlar. Ancak ilk dakikalarda bunun kolay olmayacağı ortaya çıkıverdi. İki takım kendi liglerindeki liderlik ortaklarıydılar. Bu benzerliklerinin yanında bir de zıtlıkları vardı. Portekiz takımının futbol oynama temposu, BJK’ın temposunun birkaç vites üstündeydi. İlk yarı farkını bu yarattı. Sporting hız ve çabukluk avantajı ile sahanın her yerinde çoğalabildi. BJK’ın durgunluğundan da yararlanarak hem alan hem adam kontrollerini çok rahat yaptılar. Beşiktaş’ta Gökhan, Quaresma, Sosa gibi adamlar dahi topu sağlıklı değerlendiremediler. Çünkü rakip kadar çabuk kullanmadılar topları. Gökhan’ın o sevimsiz durağan halini izledik. Rakip çabuk ve hızlı olunca ağırkanlı Beşiktaş’a oyun kurma şansı da kalmadı. Hücuma çıkma, öne oynama cesareti de kırıldı takımın. Çerçeveye top vuramadığı ilk yarıda iki gol daha yiyebilirdi.
İkinci yarı başlarken iki değişiklik oldu BJK’ta. Biri Necip’in yerine Oğuzhan’ın girmesi, öteki bireysel top gevelemelerden vazgeçmekti. Oğuzhan Beşiktaş’ın top yapmasını sağladı. Bu hücum cesareti kazandırdı takıma. İlk yarının top geveleyicileri Gökhan-Quaresma ve Sosa bu yapılarından arınıp çabuklaşınca, Beşiktaş tempo kazanan ve hücum eden bir takım haline geçti. Sosa’nın asisti, Gökhan’ın beraberliği getiren gol vuruşu nefisti.
Maçtan Beşiktaş’a çıkacak en önemli ders, Avrupalılarla maçlarını Süper Lig futbol hızının üstünde oynaması gerektiğidir. Yıldızlarının da bireysel değerlerine oyunu çabuk yorumlama gereğini eklemeleri gerekir. Bu ne denli başarı getirecekse, temposuz, top bekleten oyun o denli başına dert açacaktır.