Devletin perde arkasında yaşanılan çatışma Türkiye’yi kirletti. Kasetler, kayıtlar, “bak yayınlarım ha” şantajları, doğrudan insanların hedef alındığı, bir eski bakanın korumalı sitedeki evine bir takım esrarengiz ziyaretçilerin hırsız görüntüsünde girdiği, ekonominin iddianamelerle sarsıldığı, devletin bütün kurumlarının kilitlenmesi için uğraşıldığı garip bir dönem.
Siyaset savunmada... Kimin, kim adına, hangi amaçla saldırdığının kamuoyunda yalnız iddialar düzeyinde şekillendiği fakat saldırının asıl kaynağının henüz tam olarak belgelenmediği bir süreç yaşıyoruz.
“Devlet refleksi” gördüğüm kadarıyla tam olarak devreye girmiş değil. Oysa, Başbakan R Tayyip Erdoğan’ın son AK Parti grup toplantısında dile getirdiği iddialar, çok önemli. Bir paralel gücün,Türk siyasetinin son 7 yılına damgasını vurmuş davalarında Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına haksız ithamlar ile hedef aldığını, aynı gücün, meşru hükümete karşı “darbe girişiminde” bulunduğunu söyledi Başbakan...
Bunlar, Türk Ceza Kanunu’nun “vatana ihanet” bölümünde değerlendirilecek ölçüde ağır cezalar. Zaten Başbakan da, bazı savcılar için “ihanet” ve “Türkiye’nindüşmanları için çalışmak” ifadelerini de kullandı.
Başbakan’ın konuşmasından çıkan sonuç çok nettir: Türkiye’nin ulusal güvenliği tehdit altındadır!..
Bir güç, Türkiye’nin donanmasını, tam da, Suriye’de iç savaşın yaşandığı, İsrail-Kıbrıs Rum kesimi hattında zengin doğalgaz rezervlerinin bulunduğu bir dönemde stratejik önem kazanan Doğu Akdeniz sürecinde zayıflatmış, devamında, Ortadoğu politikasını beğenmediği hükümeti devirmeye kalkmıştır.
Bunlar benim şahsi varsayımlarım değil, haftalardır, Türkiye’yi yönetenlerin söyledikleri sözlerdir.
O zaman, “devlet refleksi”nin daha net bir duruşla devreye girmesi, bu tür bir “ihanet çemberinin” kırılıp, sorumlularının da bağımsız/tarafsız adalet önünde hesap vermesi gerekir. Bu, devlet olmanın birinci kuralıdır, dünyanın bütün devletleri böyle çalışır.
MİT’le uğraşmak
Başbakan, Türkiye’nin milli bir kurumu olan Milli İstihbarat Teşkilatı ile ancak, Türkiye düşmanı ülkelerin istihbaratlarının uğraşacağını söylüyor, haklı, ama bu söz tek başına yaşanılan durumu tam olarak kavramamıza yeterli olmuyor.
Abdullah Öcalan’ın, “krize benzin taşımayız” demesi ve BDP’nin yaşanılan mücadele döneminde hükümetin yanında serinkanlı duruş sergilemesinden sonra, önce bir gazete, Roboski Katliamı’nda MİT’in parmağı olduğunu ileri süren manşetiyle çıktı ortaya, devamında gizli eller bir suikast hazırlığı konuşma kaseti ile sahte bir belgeyi internete sürerek MİT’in Paris suikastında ilişkisi olduğu izlenimini yaratmaya çalıştı.
Amaç: Çözüm sürecini baltalamak, Kürtler’i tekrar radikal siyasete, hatta silaha yöneltmek, memlekette kan dökülmesinin yolunu açarak “hükümeti yıpratmak...”
Bunu bir dış istihbarat örgütü planlayabilir ama, içimizden bir takım isimlerin aynı hedefte birleşmelerini anlamak mümkün değil. Bir yıldır bu ülkede genç cenazesi kaldırmıyoruz, Kürt hareketi her geçen gün biraz daha Türkiyelileşiyor, anneler ağlamıyor.
Sonu kanla sonuçlanacak bir senaryonun içinde yer almak için nasıl bir insan olmak lazım? Merak ediyorum, bu tür insanlar, geceleri başlarını yastığa koyduklarında nasıl uyuyabiliyor, başarılı olduklarında yaşanacak Kürt ve Türk gençlerin cenazelerini ekranlardan nasıl seyredebilecekler?
Bu tür bir planın içinde yer alanların ne insan sevgisi ne de Allah korkusu vardır, açık söyleyeyim.
El-Kaide dernek kurar mı?
Dünya, 2001 yılından bu yana ilk kez, bir ülkede, El-Kaide terör örgütünün bir dernek bağlantısının tartışıldığını izliyor. El-Kaide, istihbarat örgütlerinin içine sızmakta büyük güçlükler yaşadığı, bugüne kadar eşine rastlanmamış bir örgütlenme şemasına sahiptir. Bir üzüm salkımını gözünüzün önüne getirin, bu örgütün birimleri arasındaki ilişki aynı bir üzüm salkımı gibidir, bu nedenle, bir birimine ulaştığınızda, diğerlerine ulaşmak için üzüm tanelerini bir arada tutan ana dala ulaşmanız gerekir ki, bu imkansızdır. Bu tür bir örgütlenme, İHH gibi, kamuoyuna açık, bütün istihbarat birimlerinin yakından izlediği yasal bir yardım vakfıyla temas kuracak öyle mi? Buna önce, MOSSAD güler!..