Son sözü baştan söyleyeyim: Başkan Erdoğan’ın, Yüksek Askeri Şura’yı (YAŞ) “sivil kontrolüne” alması son derece tutarlı, demokratik, hatta olması gerekenin gecikmeli gerçekleşmesidir.
1972 yılında kurulmuş bu kurumda askerler, sivillerin işlerine karışmasını önleyici tüm uygulamaları gerçekleştirdiler. Ortaya çıkan tablo bellidir. 12 Eylül darbesi, 28 Şubat müdahalesi, bir sürü askeri atamadan kaynaklanan ve ucu mutlaka siyasete dokunan tartışma, nihayetinde 15 Temmuz işgal amaçlı darbesi!..
YAŞ’ta askerler 9’a 2 üstünlük sağlamıştı ve ortaya bir FETÖ darbesi, komutanından çok ABD’de bakılan bir adama biat etmiş subay ve astsubaylar çıktı.
FETÖ, Türk demokrasisinin önünde Çin Seddi oluşturan “askeri vesayet” ile mücadele konusunda AK Parti ile müttefik olduğunu söylerken, orduyu ele geçirmeyi ve yine ordu üzerinden siyaseti yıkmayı hedeflemiş, sonra anlaşıldı.
Hakkını teslim edelim, bunu ilk anlayan ve etrafındaki zevata bir türlü kabul ettiremeyen ve yalnız kalan isim de Erdoğan’dır.
Bence, Külliye’nin bugün de “Ordunun Sivil-Demokratik Kontrolü” konusunda uzmanlığı ve çok yetkin çalışmaları olan isimlerden uzman desteği alması, üniversitelerin konuyu akademik zeminde tartışması gereken bir dönemden geçiyoruz.
Yaşanılanlar, pek hayra alamet değildir…
Son Şura’dan çıkan tartışmalar, önemlidir
YAŞ, günümüzde 7 sivil (başkan yardımcısı ve 6 bakan) 4 asker (genelkurmay başkanı ve 3 kuvvet komutanı) oluşuyor, kararlar da salt çoğunlukla alınıyor.
Bu, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) terfi ve atamaların esas olarak siyasi otorite tarafından gerçekleştirilmesi demektir.
Bu yıl yaşanılan tartışmalar, askerlerin uzmanlık alanlarına ilişkin fikir ve önerilerinin, ordu içindeki yetenek ve göreve bağlılık değerlendirmelerinin gölgede kaldığı yönündedir.
Öne çıkarılan örnekler, önemlidir, ankesör soruşturması süren bir albayın terfi etmesi buna karşılık FETÖ ile mücadelede olağanüstü hizmetleri olmuş bir amiralin ise görev süresi dolmadan “general kadrosunu azaltıyoruz” denilerek emekli edilmesi gibi…
Kuşkusuz, hiçbir Başkomutan, ordusunun içinde, siyasetten kaynaklanan tartışmaların, yeniden yapılanmaların “siyasette arkası olan terfi eder” düşüncesinin karargahlara hakim olmasını istemez.
Özellikle, ordu-siyaset ilişkisinin tüm kırılmalarını yaşamış Erdoğan gibi bir başkan asla istemez.
Erdoğan’ın Akar’dan ne istediğini biliyoruz: TSK’da bir tane bile FETÖ’cü kalmayacak!..
Açık söyleyelim, kamuoyu da Bakan’ın performansını bu kritere göre takip ediyor.
Makamlar kimse için kalıcı değil, hedefimiz, devlette halef-selef yönetimlerin duruşuna göre değil, sağlıklı mekanizmalarla işleyen bir yapıdır.
Sivil çoğunluk-asker uzmanlığı
YAŞ’a bir orgeneralin daha üye olması ve kararların nitelikli çoğunlukla alınmasının, meseleyi çözeceğine inanıyorum. 12 kişilik YAŞ üyelerinin 2/3’ünün onayı yani 8 ‘evet’ oyu, hem sivil otoritenin gücünü hem de bazı kritik atama ve terfilerde siviller ile askerlerin uzman görüşünün bir noktada uzlaşmasını sağlayacaktır.
Yapıcı önerisi olmayan tartışmalardan uzak durmak, memleketin yaşadığı bu kritik dönemde önemli…
Ordu üzerinden tartışma devşirmeyi kabul etmek mümkün değil.
Bu yıl yaşadığımız gelişmeler, beka mücadelemizin ana cephesini üstlenmiş olan TSK bünyesinde tartışmalardan kaynaklanan savrulmalara ve –Allah korusun- çürümelere yol açabilir, zamana bırakılacak bir durum değildir.
TSK, gelenekleri, özellikle tarihindeki Balkan Harbi Sendromu nedeniyle siyasetin bu kadar harmanlandığı bir kurum olamaz, Soğuk Savaş yılları darbeci generallerinin ve FETÖ’nün bu kuruma verdiği büyük zararı kaç yılda tam olarak toparlarız bilemem ama dikkatli olmak zorundayız.