Ankara Adliyesi’nin önüne gittim. İçeride Yasin Börü davasının dördüncü duruşması görülüyor. Diyarbakır’da 6-7 Ekim 2014’te Kobani bahanesiyle HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla coşan kalabalığın linç ettiği 16 yaşındaki çocuğun davası.
Elbette kapıda ne bir yabancı ajans, ne de bir büyükelçilik görevlisi bulunmuyor.
Çünkü Yasin Börü, bir proje için sokakta değildi. Katledenlerin projesi, Batılı kamuoyu yönlendiricilerinin daha çok işine geliyor belli ki.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri ya da İngiltere Büyükelçisi ya da ABD’li diplomatlar...
Yasin Börü davasından ekmek çıkmayacağını düşünüyorlar demek ki!
Nerede bir mazlum varsa onun yanına koşan avukat Gülden Sönmez, saldırıda 30’dan fazla bıçak yarası alarak mucizevi bir şekilde kurtulan 20 yaşındaki Yusuf Er ve Yasin’in babası Fikri Börü ile konuştum.
Davada bir “gizli tanık” tiyatrosu sergileniyordu. “Tiyatro” diyorum. Zira içeriden çıkan herkes, milletvekili, avukat ve en önemlisi de olayın mağduru Yusuf Er, gizli tanık organizasyonun örgüt senaryosunu sahnelemek üzere tertiplenmiş bir kurgu olduğu kanısındaydı.
Davayı yakından izleyen isimlere göre birkaç kişinin ceza almasını sağlayıp, olayın asıl arkasında yer alan failleri kurtarmaya dönük, ustaca hazırlanmış bir plan.
Diyarbakır’da delillerin toparlanmasından, mağdurların sokakta yürürken şiddete uğramalarına kadar pek çok noktada Diyarbakır Emniyeti’nin yetersiz kaldığının altını çizelim. Hem avukatlar, hem de bizzat Yusuf Er, Diyarbakır’dan Ankara’ya intikal eden dava bulgularındaki ciddiyetsiz hazırlığa dikkat çekiyorlar.
Yasin’in babası, duruşmaya ara verildiğinde yanımıza geldi. “Asıl sorumlulara dava açılmadıkça ne yapayım ben” dedi. Fikri Börü, Selahattin Demirtaş’ın yaptığı isyan çağrısını hatırlatıyor. Adına dava denen kurgudan pek beklentisi yok Börü Ailesi’nin.
Hele Yusuf Er. Vücudundaki 30’a yakın bıçak darbesine karşı hayata tutunmuş olan genç...
Adalete ve emniyet güçlerinin kendisini koruyup kollayacağına dair tereddütleri var.
Davaya ilişkin yargılamanın Ankara ayağının da yetersizliği yine not edilmeli.
Uluslararası kamuoyu bu davayı yok sayıyor. Çünkü Türkiye’nin bir bölgesine yönelik olarak yapılan hesaplara yaramıyor bu dava. Bu duruşmalar sembolik önemde. Türk kamuoyunun bu davaya sahip çıkması gerekiyor. Zira Yasin Börü davası, Türkiye’ye biçilmeye çalışılan iğreti bir elbisenin yırtılıp çöpe atılmasının da bir aracı olacak.