Anayasa Mahkemesi raportörü Yard. Doç. Dr. Emir Kaya, mahkemenin idari olarak ‘cemaat kontrolünde’ olduğunu söyledi, 12 saat sonra ‘gerekçesiz’ olarak kovuldu.
Kim olduğuna bakalım:
1984 Siirt doğumlu; 30 yaşında.
Memur çocuğu.
O ünlü ‘babamın memuriyeti nedeniyle...’ diye başlayan cümle onun için de geçerli. İlk ve orta öğrenimini Giresun, Trabzon ve Tokat’ta ‘devlet okullarında’ yaptı.
Türkiye’nin siyasi ve ekonomik krizlerle boğuştuğu 2001’de girdiği ÖSS’de derece yaparak Milli Eğitim Bakanlığı yurt dışı bursunu kazandı.
Bilkent Üniversitesi’nde İngilizce hazırlık, ABD İndiana Üniversitesi’nde Felsefe ve Siyaset Bilimi okudu.
Harvard’a kabul edildi; 2007’de Teoloji alanında yüksek lisansını tamamladı.
Doktora için Londra Üniversitesi-SOAS’a kabul edildi; 2011’de “Farklı norm kaynaklarının toplumsal zemindeki etkileşimi” üzerine yazdığı tezle ‘hukuk doktoru’ unvanını aldı.
Türkiye’ye döndü; kendisine eğitim fırsatı sağlayan Milli Eğitim Bakanlığı’na Hukuk Müşavirliği’nde ‘memur’ oldu. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Yardımcı Doçent olarak ders vermeye başladı.
Hukuk nosyonu nedeniyle 2012’de Anayasa Mahkemesi’nde raportör olarak görevlendirildi.
Ancak, gördükleri ne mütevazı memur ailesinde, ne okullarında ne de Harvard’da, Londra’da öğrendikleriyle örtüşüyordu.
AYM Başkanlığı’na “Mahkemede bir ‘alt politika alanı’ oluşturulduğu” uyarısında bulundu.
Dikkate alınmadı.
‘Düşüncesini açıklama özgürlüğü’nü kullandı:
“Anayasa Mahkemesi bünyesindeki hukuksuzluklar”dan söz etti...
“Mahkeme’nin, kendisine puan olarak dönmeyecek konulara yeterli ciddiyet ve samimiyetle eğilmemesi”nden;
“Avantaj sunmayan her şeyin atılması gereken bir yük olarak görüldüğü”nden;
“Mahkeme’nin doğrudan vatandaşların hukukuyla değil, dosyaların ne işe yaradığıyla ilgilendiği”nden;
“Mahkeme’nin stratejik bir araca dönüştüğü”nden;
“Yargı organlarının hukuki olmayan oluşumların insafına bırakılması, bu oluşumların lehindeki ve aleyhindeki hesapların güç unsuruna dönüşmesine fırsat verilmesi” tehlikesinden...
Bunlar ‘genç bir hukukçunun hezeyanları’ mıydı?
- Anayasa Mahkemesi’nin gündeminin belirlenmesinde nelerin etkili olduğu;
- Bazı konularda ‘beklentiye uygun rapor yazmayacağı’ düşünülen raportörlerin devre dışı bırakılarak, başka raportör görevlendirildiği;
- Muhalif kamuoyunda puan toplayacak dosyalar öne alınarak ‘özgürlükçü’ kararlar alındığı, ancak benzer dosyaların bekletildiği (bkz: sosyal medya, Ergenekon, Balyoz ve Mirzabeyoğlu kararları) eleştirileri;
- Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın çok tartışılan ‘siyasi iktidara ayar’ konuşması;
- Başka raportörler ve bizzat bazı üyelerin Ankara gazetecilerince malum ‘off the record’ tepkileri ‘eski raportör’ü doğruluyor.
Emir Kaya ile önceki gün 24 TV’deki yayın sonrası konuştuk. Paralel yapının kullandığı yöntemin adını koydu: Ekstra legal.
Bizim ‘hukuk kılıflı hukuksuzluk’ dediğimiz durumun ‘kitabi’ ifadesi.
Devam etti: “Bizim ceza mevzuatımız illegal olana göre düzenlenmiş. Mesela PKK illegal/yasadışı bir yapılanma, ‘ekstra legal’ değil. Ekstra-legal her zaman illegal olmayabilir. Ancak Türkiye’de olanlar ‘illegal’; çünkü bu yapılanma hukuki süreçleri hukuk dışı sonuçlar için kullanıyor, bozuyor; başkalarının hukukuna tacavüz ediyor, baskı altına alıyor, dosya manipülasyonu yapıyor. Burada eksiğimiz, ekstra-legal olana karşı ceza mevzuatımızda bir düzenleme olmaması.”
Bu ifade, bir kadın TV programcısının önce ‘silahlı suç örgütü üyesi’, sonra ‘torbacı’, bir medya patronu, ailesi ve yöneticilerinin ‘terör örgütü üyesi’, genel yayın yönetmenlerinin ‘devlet büyüklerine şiddete azmettirme’, gazetecilerin ise ‘şeriatçı örgüt üyesi’ gerekçesi veya ‘gerekçesiz’ olarak; ‘kanıt göstermeden’ ve ‘sahte isimlerle’ dinlenmesini, haklarında soruşturma açılmasını izah etmiyor mu?..
Umarım Anayasa Mahkemesi, açıklama yapan raportörü neden ertesi sabah kovduğuna ilişkin özgürlükçü bir gerekçe hazırlar!