Heyecanlanmayın.
Merak etmeyin.
Başlıktaki laf bana ait değil.
Zinhar da olamaz.
Çok şükür totaliter düşünce yapısına sahip biri değilim.
Tam tersine herkesin farklılığıyla bir arada barış içinde yaşaması gerektiğine inanan demokrat ve özgürlükçü biriyim.
Kendim için ne istiyorsam başkaları için de onu isteyen biriyim.
Bana yapılmasını istemediğim bir şeyin başkalarına da asla yapılmaması gerektiğine inanan bir inancın mensubuyum.
Ama bu ülkede “yaşamaya hakkınız yok” diyenler var.
Ve işin en ilginç ve düşündürücü yanı, böyle düşünenlerin ve bu düşüncelerine uygun bir pratik sergileyenlerin demokrat ve barışçıl olarak kabul edilmeleri.
Ağızlarına demokrasiyi ve barışı pelesenk eden, hatta partilerinin başına veya bir yerine mutlaka demokrasiyi yerleştiren bu çevrelerin demokratlıkla hiçbir alakalarının olmadığı ilginç bir ülkede yaşıyoruz.
Adam öldürmeyi ve terör marifetiyle siyasal sonuçlar devşirmeyi savunan bu çevrelerin barıştan söz etmeleri ise ironi olsa gerek.
Devlet adam öldürdüğünde kıyameti kopartan ama sırtını yasladıkları eli kanlı örgüt öldürdüğünde de bunu “meşru savunma” statüsüne koyan, dahası kendisinden farklı düşünen ve kendisini eleştiren herkesi imha edilmesi gereken öteki olarak gören bir zihniyetin demokrasiyi ve barışı katlettiği bir ülkede yaşıyoruz maalesef...
***
Başlıktaki söz PKK’lılara ait.
PKK’nın tipik Stalinist anlayışını yansıtan bir ifade...
HDP’nin milletvekillerinden birinin kalkıp Kandil’in hendek siyasetini eleştirmesi üzerine söylenmiş bir söz bu...
PKK’nın yayın organlarından birinde bu HDP’li vekile cevap verilirken PKK’nın siyasetine karşı çıkanlar için sarf edilmiş bir laf bu: “Kürdistan’da farklı düşünene yaşama hakkı yok.”
Düzeltiyorum: Farklı düşünebilirsiniz ama bunu aleni bir biçimde ifade edemezsiniz!
PKK/HDP canibinin Kürtlere tanıdığı düşünce özgürlüğünün kapsamı bu...
PKK/HDP siyasetini alenen ve korkusuzca eleştirirseniz başınıza ne geleceği başlıktaki ifadede saklı.
O yüzden PKK/HDP canibinin hakimiyet kurduğu alanlarda Kürtlere biçilen rol belli: Ya itaat edeceksiniz, ya da defolup gideceksiniz!
Nitekim yoğun göçler başladı bile...
Kürtler adına, Kürtlerin özgürlüğü ve refahı adına güya hareket ettiğini söyleyen bir örgüt/parti yerleştiği her yerde Kürtlere kan kusuyor.
Rojava’da da bu böyle oldu, Türkiye’nin Kürtlerle meskun şehirlerinde de...
HDP Eş Genel Başkanı çıkıp Kürtlere bu zulmü reva gören örgüt için tek laf etmiyor.
Edemiyor.
Partisinin vekiline o örgüt sitelerinde yağdırılan hakaret, küfür ve tehdit için de bir tek laf etmiyor.
Edemiyor.
Ama olur olmaz her olayda hemen meydanlara çıkıp “Katil Devlet!”, “Katil Erdoğan!” diyen efelenebiliyor.
Örgüt mensuplarının o cinayetlerle özdeşleşen beyaz Torosların yeni sahipleri olduğunu görmezlikten/bilmezlikten geliyor.
HDP’nin anlı şanlı profesör milletvekillerinden biri buna rağmen kalkıp meclis kürsüsünde “Erdoğan çözüm masasını devirdiği için bu böyle oluyor!” diyebiliyor utanmazca.
Utanmazca diyorum, çünkü bu ifadede PKK’nin terör yöntemini meşrulaştırma var.
PKK ne yaparsa yapsın onu meşru ve haklı gösterme var.
Aynı milletvekilinin her yerde demokrasiden ve barıştan söz etmesi sizce de bu durumda utanmazlık değil de nedir?
***
PKK’nın Avrupa’da günlük gazetesinde Tahir Elçi hendek siyasetini eleştirdiği için hedef tahtasına konuluyor ölümünden sayılı günler öncesinde.
“Kürdistan’da sizin gibilere yaşama hakkı yok!” diye yazılar döşeniyor.
Bunlar hedef gösterme olmuyor öyle mi?
Bu tarz ifadeler eleştiriyi hiçbir şekilde hak etmiyor öyle mi?
Elçi’nin öldürüldüğü gün, “Kendisini tutuklayamadılar, öldürdüler!” twit’leri atan o PKK/HDPsever müptezel kalemler nedense Elçi’nin PKK tarafından kimleri hedef gösterildiğini görmezlikten geldiler.
PKK öldürse bile onu haklılaştıran ve meşrulaştıran bir anlayıştan utanma ve ilke beklemek ne mümkün!
Bu ülkenin Mankurtlarından başka ne beklenir ha söyler misiniz?
***
PKK’nın kandan beslenen ve başkalarına yaşam hakkını çok gören totaliter, Stalinist ve otoriter anlayışına karşı çıkmayanların demokrasi ve barış kelimelerini ağızlarına almaları ne yaman çelişkidir Yarabbi!