Yüksek Seçim Kurulu Televizyon tarihinde görülmemiş bir uygulamayla 24 televizyonuna (adımız ile müsemma herhalde) 24 kez yayın durdurma cezası verdi. Seçim döneminde verdiği toplam yayın durdurma sayısı ise bu kararla 68’e ulaştı. Uyarılarla bu rakam 76.
1961 yılında bir kamu kuruluşu olan TRT için çıkarılan bir kanun tüm bunlara sebep.
1994 yılında da özel televizyonlar kurulunca yeniden düzenlemiş. Özetle özel TV kuruluşları da kamu televizyonu gibidir diyor kanun.
Şaka değil. Aynen böyle.
Cezalarımız TRT ile aynıysa kamu kaynaklarını da TRT’nin kullandığı gibi kullanalım. Mesela elektrikten biz de pay alalım.
Ya da daha kolayı var. Bizim özel olduğumuzu ve reklamlarla geçindiğimiz gerçeğini artık anlayın. Şapka kanunu gibi kadük kalan bu TRT kanununu özel TV’lere uygulamaktan vazgeçin.
Meclis yenilendi. Muhalefetin dediği gibi her kesimin temsilcisi var mecliste. Hadi bakalım. Verin el ele bu yasağı kaldırın. Yoksa siz hala Gürsel Tekin’in “seçimi kazanırsak bu TV ve gazeteleri kapatacağız” noktasında mısınız?
Haysiyetsiz Adam
Ben demiyorum, eşi Tansu, Ertuğrul Özkök için demiş.
Gerçi Ertuğrul çok doğru bir soru sormuş.
“Yunanlar hayır deyince, Türkler (beyazlar- M.Ç.) neden bu kadar seviniyorlar?” demiş.
Bu tartışmanın neticesinde Ertuğrul Özkök’ün “haysiyetsizliği” tescillenmiş ama o noktaya gelene kadar var olan diyalog (aslında monolog) içeriden gelen bilgiler olduğu için kıymetli. Ertuğrul’u haysiyetsiz bulan Tansu hanıma göre “Yunan halkı, Avrupalıların onları aşağılamasına, yukarıdan bakmasına, zorla bir şey empoze ettirmeye kalkmasına hayır” demiş.
“Bu sonuç, sosyal devlet anlayışının, vicdansız kapitalist Avrupa’ya kesin dönüş yapmasıdır”mış.
Londra kafelerinden “direngezi” tiviti atmak, diren diye diye insanları öldürmek böyle olsa gerek. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldukları konuları da herkese yutturacaklar. Yunan halkı nasıl dik durmuş, aşağılamaya nasıl hayır demiş anlamadım.
Siz hovarda bir hayat süreceksiniz, kredi kartlarını dibine kadar kullanacaksınız, kasaba, manava, eşe dosta borç üstüne borç takacaksınız, bu borçları da bir vadeyle ödeme yapmak üzere söz vereceksiniz, vadesi gelen borcu ödemeyip üstüne üstlük serkeşlik yapacaksınız. “Borç çok fazla, borcumun yüzde 30’unu silin, kalan miktarı da şimdi ödemem. 20 sene sonra çok cüzi faizle 40 yıl vadeyle öderim” diyeceksiniz. Saçmalama diyen alacaklılara da “ev hanesine sordum beni destekliyorlar” diye bir savunma geliştirip çamura yatacaksınız.
Tansu Hanım’a göre bunun adı dik duruş, aşağılanmayı, yukarıdan bakılmayı reddedişmiş. Dik duruş öyle olmaz. Sizin beğenmediğiniz, duyunca tüylerinizin diken diken olmasına neden olan, Erdoğan ve Ak Parti kocanızın desteğiyle kurulan hükümetlerin yaptığı borçları son kuruşuna kadar ödedi. Çamura yatmadan, terbiyesizlik yapmadan, masrafı kısıp, yatırımı artırarak yaptı bunu. Üstelik şimdi borç bile veriyor.
Dik durmak böyle olur.
Yoksa Ertuğrul’un “haysiyetsiz adam” olduğu konusunda hemfikiriz.
Siluetini sevdiğimin Türkiye’si (*)
Doğan Medyası çalışanlarının analiz kabızlığı dalaksız Hakan’dan başlayarak tüm yazarlara sirayet etmiş durumda. 35 yıllık gazeteci Faruk Bildirici “DAEŞ, DAİŞ, DEAŞ” söyleminden yola çıkarak siyaset analizi yapıyor.
Neymiş. Erdoğan DAİŞ diyormuş da bazı gazete ve dergiler DAİŞ değil DAEŞ diyormuş, bu da Erdoğan’ın gücünün zayıfladığının bir deliliymiş.
Hocanın dediği gibi hangisini düzelteyim. En iyisi “Aklını sevdiğimin Faruk Bildirici’si” diyerek dağınık bırakmakta yarar var.
(*) Faruk Bildirici’nin 2000 yılında yazdığı kitabının adı
Korku imparatorluğu
Rıza Sarraf’a gelince şahin kesilen, tadilat yaptığı villasını manşette gösterip, “yıkılmalı” diyen Doğan Medya konu Mimarlar Odası olunca yazarlarıyla birlikte kediye dönüşüyor.
Adamlar İstanbul’un göbeğinde kaçak kat çıkıyorlar. Çıktıkları kaçak katta lüks restoran işletiyorlar. Üstelik İftar menüsü 200 lira olan bu restoranın ruhsatı da yok. Dahası 60 yıldır kimse teftiş bile edemiyor Mimarlar Odası’nı. Haberse haber, skandalsa skandal, reyting/tirajsa alası var haberde. Ama bir türlü göremiyorsunuz bu konuyu.
Hakikaten neden korkuyorsunuz?