Evlilik, salt iki özne arasında gerçekleşen bir eylem değil. Bununla beraber toplumların kültürel değerleri ve tarihi dönemleri içinde oluşan bir sosyolojidir. Evlilik törenleri, evlilik çevresi, evlilik anlamı ve evlilik yaşları da buna göre şekillenir. Yaşadığımız modern zamanlardaki evlilik de böyledir. Bunu evrensel ve her zaman olacak "en iyi" durum olarak görmek büyük bir aldanış. Üstelik modern evlilik hukuku ile modern evlilik pratikleri de epeyce farklı yürüyor.
Evlilik yaşı, biyolojik gerçeklik boyutu kadar kültürel gerçeklik boyutuyla da önem taşır. Yani evlenmek için en azından ergenlik gereklidir. Fakat bu, evlilikte ilişkiye girmek için gerekli olan bir özellik. Yoksa bu yaştan önce de bir arada yaşamadan önce de evlilik kültürlerine rastlıyoruz. Mesela beşik kertmesi böyledir. Aileler, çocukları üzerinde evlilik konusunda uzlaşırlar. Çocuklar 4 ya da 5 yaşında da olabilir veya beşikte sallanan halleriyle de. Fakat evlilik burada fiiliyata dönüşmez. Çocuklar büyüyünce ve ergenlik yaşına girince evlilikleri isteklerine göre ve bazen de zorla gerçekleşiyor.
Evlilik yaşının kültürel boyutu çok önemli. Tarihte, toplumlarda bunun sınırı çoğunlukla 14- 15tir. Türkülerimizde bile "henüz girmiş 13-14 yaşına" diye geçer. Bizden iki kuşak önce bütün ninelerimiz 14-15 yaşlarında evlenmiş. Benim annem 14 yaşında evlenmiş mesela. Burada evlilik, bugünkü gibi gerçekleşmiyor.
Evlenen çiftler ayrı ev açmıyor. Baba tarafına yerleşiyorlar. İş bulmaları ve para kazanmaları gerekmiyor. Kira, beyaz eşya ve mobilyalar da ihtiyaç yok hemen. Mevcut eve ya bir oda ekleniyor veya olan odalardan birisine yerleşiliyor. Mevcut ekonomiye eklemleniyor: "Sofraya bir tas çorba daha konuyor". Evlenen kız çocuğu doğurganlık ve annelik konusundaki öğrenmeyi tamamen aile içinde kazanıyor. Büyük baba ve büyük anne daha fazla anne ve baba rollerini yerine getiriyorlar.
Arap toplumları, daha farklı tecrübeleri içerseler de bu geleneksel evlilik tecrübesi içinde yaşıyorlardı. Evlilik örfü budur. Nitekim Hz. Aişe birisi ile evlendirilmek üzere küçük yaşta söz verilmiş. Fakat Hz. Ebu Bekir İslam'ı kabul edince bundan vazgeçilmiş. Demek ki yaş henüz ergenlik düzeyine ulaşmadan da evlilik akitleri yapılıyor. Fakat daha sonra Hz. Muhammed ile evlendirilmeye karar veriliyor. Fakat somut olarak evliliğine karar verilmesi yaşı ile somut evliliğin gerçekleşme yaşları arasında farklar var. Bütün tartışmalara bakıldığında, Hz. Aişe'nin Hz. Muhammed ile bir araya gelerek somut evliliğe adım atmalarının yaşı ergenlik sonrasıdır. 17-19 yaş üzerinde uzlaşma var. Fakat asıl önemli olan ergenlik sonrasında olması.
Bugün modern algılayışta ergenlik sonrası evliliğe adım atanlara "çocuk gelinler" diyoruz. Çünkü iş hayatı, aile yapısı, geçim durumu ve eğitim ile kurulan ilişkiler bambaşka hale gelmiş. Herkes yeni bir ev kuruyor. Buna göre de ciddi bir iktisadi girdi gerekli. Bunun için çalışma ve eğitim önem kazanıyor. Bu da 28 ve otuz yaş demek.
Ancak madalyonun başka bir yüzü daha var. Ergen yaşlardan itibaren "çıkmak", "beraberlik", "arkadaşlık", "deneyimler" başlıyor. Çocuk gelinler diyoruz da "çocuk cinsellikler" demiyoruz. Buna olumsuz bakmıyoruz/lar. Yine zenginler, artistler, sporcular gibi güçlü, egemen ve sermaye kesimlerinden insanlar 30 yaş farkı ile evleniyorlar. Sevgili oluyorlar. Onlara "tercihleri böyle" diyoruz. Fakat geleneksel toplumun gerçekliklerinden gelen evliliklerdeki 30 yaş farkını tamamen ötekileştiriyoruz.
Kendi kültürel ve toplumsal gerçekliğine yabancı bilinçlerle yüz yüzeyiz. Modern uygulamaları dar bir çerçeve ile algılayan bilinçler, Selefiler gibi bir hadisten hüküm çıkaran bilinçler... Ateistler bile selefi oldu!